Dünya provokasyon birlikleri içinde yaşadığımız bu alemi, kendi hayvani arzu ve şehvetleri doğrultusunda düzenlemeye çalışacaklarını ilm-el yakin görmekteyim. Bendeniz tüm Dünya’da ve de ülkemizde uygulanan bir nevi misyonerlik faaliyeti yerine geçen bir sürü olaylara şahit olmuşumdur.

Mesela bir zamanlar bizim lise talebeliğimiz sıralarında ülkemizde “barış gönüllüleri” zırvası zirvede ve faaliyette iken dahi o genç yaşımda asla bunlara kanım ısınmamış ve sevmemiştim.

Oysa gözümüzün önünde bir sürü genç erkek ve kız arkadaşlarımız bunlara yakın olmak için adeta dans ederlerdi. Tabii bu devirden önce ilkokul çağlarımızda Süt tozu, ve Amerikan yardımı(!) adı altında üç-beş düğme ve basit oyuncaklarla girizgâh yapıldığını da yemedik. Diğer taraftan TV’lerde ilgi ile izlediğimiz belgesellerde de dikkat ederseniz özellikle İngiliz, Hollanda ve Belçika menşeli kadın erkek güya hayvan severlerin bir Fil yavrusu veya bir Timsah veya bir Karaca yavrusu için ne niyetle Afrika’nın o ıssız çöl veya ormanlarında yurt tuttuklarını da asla yemedim.

Ülkemiz TV’lerinde de Anadolu’yu diyar diyar gezen Hollandalı, Belçikalı bayan ve erkek-sözüm ona-belgeselcilerin de kafalarının ardındaki istihbarat faaliyetlerinden de hiç gafil olmadım.

Bu faaliyetlerinin bana göre 2050’yi hedef tutan özellikle “Afrika’yı işgal için” inceden istihbarat faaliyeti ve çevreyi tanıma ajanslarının işleri olduğunu kati şekilde inanmışımdır.

Zira Dünyanın en büyük ve en bakir kıtası olan Afrika’nın verimli toprakları, Altın, Elmas ve dokunulmamış petrol ve diğer stratejik madenlerin yatağı olduğunu bilmek için allame olmaya gerek yoktur.

Zira zavallı ve medeniyeti bir türlü yakalayamamış olan Afrika halklarını bir lokmada yutmak ABD ve AB ülkeleri için çocuk oyuncağıdır. Bundan 50 yıl öncelerine gittiğinizde Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda birliklerinin Afrika’da katliamlar yaptıklarını da elbette biliyoruz.

Bu kadar uzağa gitmeden kendi bölgemize de eğildiğimizde Ortadoğu’da yapılan mezalim ve çoluk çocuk demeden gerçekleştirilen gayesi belli katliamlar, tecavüz ve yağmalar da bu günün gençlerinin gözü önündedir. Elbette Türkiye’yi ve Anadolu’yu işgal etmek Afrika ülkelerini, Afganistan’ı ve uzak doğu Asya ülkelerini işgal etmek kadar kolay değildir. Geçen yakın yıllarda bizlere de uyguladıkları ihtilal ve darbe planları ise Afrika ve uzak doğu Asya’nın işgalinin çantada Keklik olması hesabı ile öncelikle Anadolu’nun ele alınması gerektiği hesapları tutmadı.

En azından şimdilik.

Zira bizim yurdun insanının öyle kolay yutulur lokmalar olmadığı hepten anlaşılmıştır. Bunun en kolay yolu ise bu milleti birbirine düşürüp, bölüp, çözüp kendi kendilerini kırdırmanın dışında ki hesapların tutmayacağı İstiklal harbi zamanlarından beri anlaşıldı.

Şimdi konuyu şuraya bağlamak istiyorum. Asrımızın en büyük felaketi olan bu Virüs meselesinden de istifade ederek insanların yakın ilişkilerini zayıflatıp birbirlerine olan desteklerin İşsizlik, Açlık, bakımsızlık, gelecek endişesi ve sonuçta herkesin şahsi kurtuluşu için diğerini yağma fikri oturtulamaya çalışılacaktır.

Fakat bana göre bu Dünya’da her türlü zalimin kendine göre bir hesabı var ise kâinatın yaratıcısı yüce Allah’ın da elbette kendi planları dahilinde bir taktiri ve tasarrufu olduğuna inanmaktayım. İşte bu kadar zavallı ve çaresiz insanı köleleştirme planlarının ilk hedefi bana göre 2050 olarak düşünülmüş amma ben inanıyorum ki bu hain planı kıracak ilk ülke Türkiye olacak ve geleceğin parlayan yıldızı -biz yaşamayacak ta olsak- bizim evlat veya torunlarımız bu davaya sahip çıkıp zalimlerin hayvani planlarına geçit vermeyecektir.