Kanadalı firma ülkemizde bir ortak firma kurarak altın arama iznini 2001 yılında elde etmiş.
Üstelik sadece Kirazlı bölgesi değil, Çanakkale’de 2 ayrı noktada daha projeleri varmış.
Kanada’da çok sıkı şartlara tabi olan altın arama şirketi, Türkiye’de de benzer bir tabloyla karşılaşacağını düşünmüş.
Ama izni o kadar kolay almışlar ki şirketin CEO’su John McClusky Kanada’da katıldığı madencilik konferansında bunu ballandırarak şöyle anlatıyor:
-Türkiye’de epey yol kat ettik ve pek bir sorun yaşamadık. Hiç bir izni alamayacağımızı sanıyorduk ama şu an hepsine sahibiz. Devlet Su İşleri ile birlikte geliştirdiğimiz büyük bir göleti görüyorsunuz. Türk hükümeti bir su rezervuarı inşası için ilk defa kamu özel ortaklığına gitti.
Kaz Dağları’ndaki altın araması Kanadalı şirket için müthiş karlı olmuş. Kirazlı Projesi’nin yatırım maliyeti 400 milyon lira ve Şirketin CEO’su John McCluskey, dört milyar dolar kazanç beklediklerini açıklamıştı.
Mc Clusky TV de katıldığı söyleşi de ise bakın ne diyor;
-9 yılda Türkiye’de 100 milyon doların üzerinde yatırım yaptık. Mütevazi bir yatırımla başlattığımız kazılarda oldukça başarılıydık. Orada yaklaşık 3 milyon ons altın bulduk.
İşin değeri de burada...   

 Kaz Dağları için ummadığı kadar kolay izin alıp, çok karlı bir işe imza atan yetkili, TV’deki söyleşide Türkler için de şunları söylüyor: Türklerin yaptığı çok iyi bir şey, hatta dünyada en iyiler arasındalar; taş taşımak ve hafriyat işleri.
***
Evet, evet.
Kendi ülkesinde yapamadıklarını daha ucuza daha karlı bize yaptıran Kanadalılar bakın ülkelerinde nasıl davranıyorlar.
Orada yaşayan bir Türk asıllı Kanada vatandaşı Maleni Özbay anlatmış:
“Yaklaşık 34 yıldır Kanada’da yaşıyorum. Burada bahar geç gelir. Ağaçlar Mayıs ayının sonunda çiçek açarlar. Yalnız bir ağaç vardır, bizdeki kardelen gibi. Nisanın sonunda çiçek açar. Eksi derecede bile zamanı gelince çiçeğinin açar.

Bundan yaklaşık 1,5 -2 yıl önce bir Cumartesi günü öğle yemeği için bir restorana gidiyorum. Hava güzel artı 14 derece. Mayıs ayının ilk haftası. Şehir içinde çoktur, kısa boylu geniş saçaklı bir ağaç. Çiçekleri o kadar güzel açmış ki. Ağaçtan bir dal kırdım, elimde restorana götürdüm. Sık gittiğim bir restorandı. Cumartesi günleri tavuk kanadı günleri olur. Ben de iki haftada bir uğrardım. Garson kızlar beni tanırlar, her gidişimde tebessümle karşılarlardı. Üniversite öğrencisi kızlar çiçekli dalı elimde görünce eskisi gibi tebessümle karşılamadılar. Dışarıda balkonda oturdum. Tavuk kanadı söyledim. Balkonda oturanlar da çiçekli dala doğru baktılar, anlayamadım. Garsonlardan biri ya da müşterilerden biri telefon etmiş olacak ki 20 dakika geçti, çiçekli dal masanın üzerinde. Belediyeye ait çevre koruma arabası geldi, park etti. İçinden 35 yaşlarında bir adam çıktı, gülümseyerek bana doğru geldi. Masadaki çiçekli dala baktı. Nezaketli bir şekilde “O dalı alıp arabama gelir misiniz?” dedi. O zaman anladım. Bu dalı kırmak yasak. “Mahkemeye mi gitmek istiyorsun, yoksa para cezası mı vereyim” dedi. “Ne kadar para cezası” dedim. Araçtan Bir metre çıkardı ve dalın boyunu ölçtü. Yaklaşık 40 cm... “40 dolar yazacağım” dedi ve yazdı. Pazartesi günü 40 santim ağaç dalı için 40 doları belediyeye ödedim.
***

Kendi ağacının dalına dokundurmayan Kanadalı nerelerden gelip bizim Kaz Dağları’nı dümdüz ediyor.
Hem doğayı katlediyor; hem de siyanürle altın arıyor, insan sağlığını tehdit ediyor.
Bunlar 40 cm ağaç dalı için ceza kesiyor.
Bizimkiler gelsin, bunların iki ağacını kessin.
Hele iki kazma atsın da benim gibi mi olur görelim.
Gördünüz; adamlar ağacına düşkün.
Sizce Çanakkale bölgesinde bir tek önemli olan yeraltında ki altın mı?
Belki aradıkları sadece altın değildir?
Maddi manevi başka şeylerde olabilir mi?
Ne var sizce oralarda?