Birkaç gün önce akşam saatlerinde Uzunsokak’ta yürüyordum.

Trabzon’un en ünlü caddelerinden olan Uzunsokak her zamankisi gibi cıvıl cıvıldı.

Müthiş bir kalabalık ve hareketlilik vardı.

Sokakta hızlı adımlarla ilerlerken yolumun üzerinde bir olaya şahit oldum.

Adımlarımı yavaşlattım, önümde cereyan eden olayı gözlemledim.

Açıkçası gördüklerim karşısında içim burkuldu.

Suriyeli mi yoksa Güneydoğulu mu oldukları kesin olmamakla birlikte üç tane çocuk ellerinde flütlerle dilencilik yapıyorlardı.

O küçük masumların aslında hiçbir günahı yok.

Belki de aileleri veya bazı kişiler tarafından zorla dilendiriliyorlardı.

Flütlerle ne çaldıkları belli olmayan çocuklar, bir takım sesler çıkararak insanların dikkatini çekip avuçlarını açarak birkaç kuruş para almanın gayreti içerisindeydiler.

Yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varmadan.

Her neyse…

Küçük dilencilerin önüne Arap turistler geldi. Turistlerin hali vakti yerinde tabii.

Bu turistlerin yanında da iki tane çocuk vardı.

Büyük bir olasılıkla kendi çocuklarıydı.

Turistlerin çocukları tabii pırıl pırıl elbiselere bürünmüşlerdi.

Yüzlerinde büyük bir mutluluk ve sevinç hakimdi.

Dilenen çocuklar da mutlu görünseler bile yırtık pırtık elbiselerin içerisinde ellerine tutuşturulan birkaç kuruş ile ne yazık ki yüzlerinde gülümseme hakim oluyordu.

Ancak dilenen çocuklar, turistlerin çocuklarının elbiselerine hayran hayran bakınca içim oracıkta cız etti. Bu manzara canımı yaktı…

Kenara çekilerek olan biteni izlemeye devam ettim.

Arap turistlerin çocukları dilencilerle oynamaya çalışıyordu fakat anne ve babası onlardan uzak durmaları için çocuklarını uyarıyordu.

Oysa ki Arap turistlerin unuttukları bir şeyler vardı. Bu masumlar, dilense bile onlar çocuktu. Küçücük çocuklar, başkaları tarafından zorla dilendiriliyorsa suç onların mıydı?

Bir de turistler ne yapsa beğenirsiniz, çocuklarının ellerine bozuk para vererek dilenci çocuklara vermelerini söylediler. Turist çocukları ise güle oynaya ellerindeki paraları dilenci çocukların ellerine tutuşturdular.

Dilenen çocuklar yine hiçbir şeyin farkına varamadan idrak edemeden ellerine tutuşturulan paraları aldılar.

Turistler ise oradan ayrıldı. Dilenen çocuklar ise turistlerin çocuklarına imrenerek birkaç bakış attıktan sonra yine dilenmeye devam ettiler.

Bu gördüğüm manzara karşısında bir şey yapamamak canımı daha da yaktı.

Bu çocukları sokaktan kurtarmalı, onları dilendirenlerin ellerinden almalı.

Suriyeli veya Güneydoğulu fark etmez, bunları dilencilikten kurtarmak zorundayız.

Topluma kazandırmak zorundayız. Suç bu çocukların değil, onları dilendirenlerden. Anne babaları veya bir başkaları dilendiriyorsa en ağır şekilde cezalandırılmalılar.

Bu arada Uzunsokak’ta ve şehrimizin birçok noktasında dilencilerin sayısı yok denecek kadar azdı.

Bu konuda Valiliğimiz ve tüm belediyelerimiz gerekeni yapmış şehrimiz dilencilerden arınma noktasına gelmişti. Hem Valiliğimize, hem belediyelerimize hem de tüm ekiplerimize teşekkür ediyoruz.

Ancak gelinen noktada başta Uzunsokak olmak üzere bazı kavşaklarda dilencilerin sayısı biraz daha arttı. Bu istenmeyen görüntülere yine rastlamaya başladık.

Bu konuda tüm yetkililerimizin gerekeni yapacağına inancımız tamdır.