Çözüm sürecini asla sindiremediğim yıllarda "Şimşir Yılanı" diye bir yazı yazmıştım. Ortada ne Azez-Cerablus operasyonları ne de TSK'nın vurucu gücünü dosta düşmana gösterdiği Afrin harekatı vardı. "Bu İblis sürüsüyle barış için bile olsa oturulamaz" diye feryat figan bir yazıydı yazdığım yazı. İşte o yazım.    

***

Şimşirin sert bedenine sarılı duran sarı, yeşil beneklerinin her zerresi zehirle dolu şimşir yılanı, çözülüp sessizce gidecek he mi? 

Zararsız, ıslıksız, zıst demeden ayrılacak öyle mi? Bodur ağaçların, kayalık kayaç toprakların arasından gömleğini gömerek güya başka kırık yarıklara gidip girecek...  Asla daha dönmeyecek. Yılanlığa bu topraklarda devam etmeyecek. Başka kuytuluklarda zaman geçirip ölüp gidecek(!) Daha çok küçükken bir gıdımlık yılan denilip büyüyüp uzamasına kayıtsız kalanların geleneğinden gelenler, şimdi de zararsız, ıslıksız, zıst demeden gidecek diyor.

 Oysa "aynı delikten iki kere ısırılana" toplumumuz iyi gözle bakmaz. Tekerrür eden hataları bu toplum sevmez. Bütün bunlar, biline biline şimşir yılanı zararsız, ıslıksız, zıst demeden gidecek, iyi umut vallahi!

Şimşir yılanının bir de babaları, dedeleri, Sam amcaları, Mişon dayıları var. Onlar bu dünyadan çözülüp gitmeden yeni yılanlar doğurmayacaklarının teminatı verildi mi?..  Yoksa teminata ne gerek var, bir deneyelim; belki tutar mı deniyor... Çok Nasrettin Hoca fıkrası okuyup oradaki ironiyi gerçek zannetme zaafına mı düşüldü onu da zaman gösterecek. 

Günahsız bebeklerin mışıl mışıl rüyalarını sokan, aydınlık günler için bilgisini küçük bedellerle hakikatin bahçesinde paylaşan eğitimcileri, zıst sesinde şehadetin kollarına bırakan şimşir yılanı zararsız, ıslıksız, zıst demeden veda edecek, aklı alan beri gelsin... 

Yılanlar her yıl gömlek değiştirir; soğuk sevimsiz varlıklardır. Tiksinti verirler... Yılan yıldırılırsa gider; çünkü adı yılan...

Onu caydırıp sarıldığı kayaçtan söküp atamazsan, korkup da sen yılarsan, yılan sen olursun...

O yılan ki sen yılasın diye zaten yılandır. Yılan çok sessiz bir yaratıktır. Türlü türlü çeşitleri vardır. Sesi sinsi, tisli bir sestir. Küçük ama üç buçuk olanı da var; kocaman olup insan boğanı da var.  Hangi yılanı tercih edişinize göre değişiyor vesselam.

FETÖ fısıldamasıyla bizim yılanımız diye sevimli kılınma çabalarıyla şirinleştirilmeye çalışılsa da onlardaki kuyruk acısının asla geçmeyeceğini anlayabilecek miyiz?  Yılanların zekası çok yüksek değildir. Akildaneleri olmasa kolay avlanırlar. Tek marifetleri yılanları yıldırmak. Yılmayanları (ülkücüleri, milliyetçileri) hiç sevmezler, onları kuru kafa görüp semirilecek bir şey göremediklerinden onlardan korkup şimşir ağacına sarılırlar.

Oysa tavuktan bile korkan yılanın, devletten korkmaması bana pek inandırıcı gelmiyor. Mücadele ile yılan sökülemezmiş...

Ya ne olacak? Sessiz, ıslıksız gidecek. Yılan avcıları ne yapacak; o gün güzellik uykusuna yatacak.  Bir gözünü kapatıp Tepegöz olacak. Basatlara tepegözlük yakışır mı? Kısaca ya devlet başa ya kuzgun leşe...Tercih sizin ey milliyeti öksüz milletim!..

***

Evet böyle yazmıştım. Çok şükür Başkomutan ve ona eklemlenen Devlet, yolu "bir" edince "masaya oturma" garabetine ihtiyaç bir yana teklif dahi edilemez KAZANIMLAR ELDE EDİLDİ. Nitekim; anlatmaya gerek yok Afrin'dekileri görüyorsunuz...