İnsanlar iyi bir gelecek için çocukluğundan itibaren büyük bir mücadele içerisinde olur. Bu mücadeleye ailesi, arkadaşları ve çevresi olumlu ya da olumsuz katkıda bulunur. Millet olarak genç bir nüfusumuzun olması ile övünürken, bu gençliği nasıl yönlendireceğimize henüz karar veremedik. Muasır medeniyet seviyesine çıkabilmek için insan kaynağımızı bilimsel olarak değerlendirip dünyanın ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre hazırlanan yakın, orta, uzun vadeli planlarımızı ortaya koymalıyız.

Sayısız üniversiteler açıp buralarda kontrolsüz kontenjanlarla gençlerimiz, sonu olmayan belki de zaman kaybıyla sonuçlanan bir eğitim süreci yaşamaktadır. Şu anda öğretmen olarak atamaya hakkı olan 400 bin gencimiz bulunmaktadır. Her biri kendi içerisinde farklı bir hikaye içermektedir. Uzun yıllardır atanamayan gençlerimiz iş hayatına başlayamadığından milletimize fayda sağlayamazken bazıları ise psikolojik sorunlar yaşamaktadır.

Atanabilmek için son yıllarda üniversite diplomasını alıp KPSS’i geçmiş olmak bile yeterli olmayıp MÜLAKAT adı altında torpil yapılmaktadır. Türkiye zor dönemden geçmekte olduğu için kamuya terör örgüt üyelerini almamak adına kişilere güvenlik soruşturması yapılabilir. Yapılan soruşturmada sorun yoksa KPSS Puanına hiç dokunulmadan atama yapılmalıdır. Ancak kişi soruşturma ile atanamayacaksa kişiye örgüt üyesidir denilen evrak verilmeli, kişi isterse de bu evrakı bağımsız mahkemelere itiraz ederek dava açabilmelidir. Kesinlikle mülakat kaldırılmalıdır.

MEB de asgari ücretinde altında 70 bin civarında ücretli öğretmen çalışmakta olup emekliliği hak edip emekli olmayan öğretmen sayısı da 130 bin civarındadır. Çözüm gayet açık, çalışan öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmeli, emeklilik özendirilmeli var olan açıklarla beraber 200 bin gence iş imkanı sağlanmalıdır. İlk etapta 100 bin atama takibinde de 50 şer bin atamalarla hem MEB’de çalışan öğretmen yaş ortalamasını düşürmüş oluruz yani MEB’i gençleştiririz hem de işsiz öğretmenleri en değerli yaşlarında milletine katkı sağlayacak hale getiririz. Bu sırada üniversite kontenjanlarının da ihtiyaca göre planlanması gerekmektedir.

Sayısız öğretmen mezunu verip MEB’te açık norm kadro olmasına rağmen atama yapmamak insanları özel okullarda çalışmak zorunda bırakmaktır. Öncelerden dersane sonrasında öğretim kursu, etüt merkezi gibi kurumları 3-4 müteşebbis bir araya gelerek kurabilirdi. Bu tarz kurumlar hem öğrencilere katkı sağlarken hemde işsizliğe çözüm olmaktaydı. Şimdilerde büyük zincirlerin olduğu özel okulları açmak imkansız gibi. Özel sektör ne kadar tekelleşirse o kadar gaddar o kadar açımasız olmaktadır. İnsanları sömürebilme ihtimalleri yükselmektedir.

Öğretmenlerin atamaları kesinlikle kadrolu olmalıdır. Sözleşmeli atama son dönemlerde sözleşmeli köleliğe dönmüştür. Bir okulda aynı işi yapan iki öğretmenin nasıl olur da özlük hakları farklı olur. İzinleri, maaşları ve en önemlisi de yer değiştirmeleri acilen denkleştirilmelidir. Ülkemizin belli bölgelerinde öğretmen bulundurma zorluğunu bilmekteyiz. Bu sorun teşvik sistemi ile aşılabilir.

Şehir merkezlerinde bulunan okul sayıları yetersizdir. OECD ülkelerinin bir sınıfındaki öğrenci sayısı otuzu geçmemesi gerekmektedir. Her çocuğun mahalle sistemine uygun okullara gitmesi makuldür. Ancak sınıf ortalaması 40 kişi olan okullarda çocuklar bırakın koşmayı yürüyecekleri alan bile bulamamaktadır. Acilen öğrenci sayısı dikkate alınarak yeni bir okullaşma hamlesi yapılmalıdır. Yoksa öğrencilerimiz bu karmaşa devam ederse teşvikte veren MEB sayesinde özel okullara yönelecektir.

Eğitim sisteminin ülkemizde düzelmesi çok kolaydır. İlk başta milli eğitim bakanı tebeşir tozu yutmuş öğretmenden seçilmelidir. Eğitimin asıl unsuru olan öğretmenleri değerli hale getirecek düzenlemeler yapılmalı, eğitimin tüm paydaşlarının katıldığı eğitim şuralarının aldığı kararların uygulanması yeterli olacaktır...