Mustafa Kemal’in büyüklüğü, devlet adamlığı, ileri görüşlülüğü hakkında ne kadar yazsak az gelir. Hattâ büyüklüğünü bu satırları okuyacak herkesin bildiğinden emin olduğumuz için belki bahsedilmesi bile gerek yok ancak bölgemizi de ilgilendiren bir ayrıntıyı, konunun ehli bir hocamızdan dinlediğimiz için bunu kaydetmeyi bir görev biliyoruz. Bu hocamız Avrasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Çelik… Sayın Çelik, Trabzon’un demir yolu gelişmeleriyle ilgili yıllardan beri en etkin akademisyen ismidir. 

Fazıl Çelik Hocamızı, gazeteci-yazar Aydın Gelleci’nin “Gümüş Kazma” isimli çalışmasının imza töreninde dinledik. Gelleci’nin bu önemli çalışması, Trabzon’un yüz yıllık demir yolu hayalini geçmişten bugüne kadar alıyor ve detaylarını nokta nokta okuyucuya aktarıyor. Trabzon’un demir yolu hafızasını kayıtlara geçiren bu önemli çalışmayı görmezden gelmek abesle iştigal ve gerçekten “ürkmüş zebralar gibi” kaçmaktır.

Neyse asıl konuya gelelim.

Sayın Fazıl Çelik, Trabzon’un demir yolu hikâyesinin 1800’lü yılların ortasında Osmanlı döneminde başladığını belirterek projenin özünde Anadolu’yu baştanbaşa kesen demir yolu hatlarının limanlara bağlanma meselesi olduğunu söyledi. Demir yolu çalışmalarını Osmanlı ve Atatürk dönemi olarak ikiye ayıran Çelik “Türkiye mevcut demir yolu ağı 8-10 bin km olup bunların 4 bin km’lik bölümü Osmanlı döneminde yapılmış diğer yarısı ise Atatürk döneminde yapılmıştır.” dedi.

Türkiye demir yolu ağının yarısı yalnızca Atatürk döneminde yapıldı. Atatürk döneminde yılda ortalama 200 km demir yolu ki bugünkü teknoloji ile de değil kazma ve kürekle tüneller delinerek yapıldığını ifade eden Fazıl Çelik “Atatürk’ten sonra 1940’lı ve 1950’li yıllarda pek bir şey yapılmamış.” diye de ekledi!

Ne bir yoruma ne bir değerlendirmeye ihtiyaç yoktur ve gerçek ortadadır diye düşünüyorum!

Saygılarımla…

***

Trabzon iftihar etmeli

Geçtiğimiz günlerde Türkiye gündemine oturan “rektörlerin karnesi” haberi malûmunuzdur. Rektörlerin akademik profillerini inceleyen bir araştırmacı Türkiye’deki 196 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68, yayınlarına hiç atıf yapılmayan rektör sayısı ise 71 olduğunu gözler önüne serdi. Türkiye’deki ilmin, akademinin seviyesi zaten bunu doğrular niteliktedir. Tam bu vaziyetin içinde güzelce bir ayrıntıyla karşılaştık. Daha önce KTÜ’de de rektör adayı olan ve şu an yeni kurulan Tarsus Üniversitesinin rektörlüğünü sürdüren Prof. Dr. Orhan Aydın yayın ve atıf sayısında Türkiye’deki rektörler arasında ilk 10’da. Trabzon, evlâdıyla iftihar etmelidir.