Yıllarını eğitime adadı. Memleketin değişik bölgelerinde öğretmenlikmüdürlük yaptı. Çok vatansever, milli ve dini değerlere çok kıymet veren serhat mukimi bir güzel insan.

Ben kendisini geç tanıdım. Gerçi Sarp'ın yerli insanları olarak Çakıroğlu sülalesiyle dostluk ve akrabalık bağlarımız vardı ama onun görevi gereği çoklukla gurbette oluşu onunla temasa erken geçmemize olanak tanımadı. İnsanın kıratını ben de mesleğim gereği anlayabilme fevkinde oluşum dolayısıyla kendisiyle yakın bir diyalog geliştirdim.

Bir kere bilinçli bir Trabzonspor taraftarı. Takımın iyi olması için sürekli meselelere iyi tarafından nazarlar kesbeden bir şahsiyet.

Bu kişi Cevat Çakıroğlu...

Kemalpaşa'da ortak arkadaşlarımızın buluştuğu bir tatlı mekanda onlarca kez kendisiyle konuştuk. Atatürkçülükle İslamı bir arada değerlendiren gerçek aydın. Milli meselelere asla particiliğin karıştırılmasına tahammülü yok.

Bu güzel hasletlerinin yanında bir de "atmaca" tutkusu var ki sormayın gitsin. Kendisinden bu tutkuyu bana anlatmasını istedim.

Başladı anlatmaya: "Gözün hiçbir şeyi görmez olur. Ağustos-Eylül aylarında bütün muhabbetler atmaca olur. Geçit yerlerinde kurulan bekleme kulübeleri elden geçirilir. Sabah ezanını hiç duymamış olanlar bile "saba" makamında ezan okuyacak kıvama gelir. Çıkılır zirvelere, gerilir ağlar. Her işin bir hesabı olduğu gibi açılar dikkate alınarak yapılır bu iş.

Sonunda gözler duaya açılmış eller gibi gökyüzüne dikilir. Hele havalar çıngırak gibi pak ise kilometreler ötesine akar gözler.

Bir atmacacı düşünün! Atmacasının zilini, çakşırını takmış, koluna meşinden bir kolluk geçirmiş çıkmış sokağa. Kara tırnaklarıyla kah omuzunda kah kolunda turluyor derin gözlü bir varlıkla. Özgürlüğü ipi kadar uzun. Belki özgürlüğü ipli ama sırtı pek karnı tok en azından.

Bir atmaca yakalamak için süreç aylar öncesinden bir hazırlık gerektirir. Yani bir bıldırcın avına gelene kadar kaç canlı görevlidir, bilir misin? Önce ğapa (bir tür böcek) toplayacaksın. Bu canlıyı bir ipe bağlayıp kafeste gezecek kadar özgür bırakacaksın. Sonra o ğapaya gelen ğaçoyu yakalayacaksın. Sonra yakaladığın kuşu ipe bağlayıp bir değnekte oynatacaksın. İpsiz hiçbir iş yok. İpte iyi oynarsa gaçon o zaman kesebilirsin racon.

Kıyılmış etler bağlanır değneklere. Gaço beslenir, oynatılır, sallatılır. Oynamayıp asılırsa senin de yüzün asılır. Oynamak çok önemli. Zira oynamayan kuş bir anda olur tuş.

Kuş en kıvrak dansçılar gibi oynadı mı, artık atmaca geçiş günleri beklenir. Ardışıktır mevsimler. Atmaca geçişi başladı mı uyanıksan, şanslıysan, geçiş varsa üst üste keyif naraları takip eder bir birini.

Atmaca süzüldü mü, buna "yumulma" denir, ağın önünde oynattığın kuşu zamanlı geri çekme becerisini gösterip düşürürsün ağına atmacayı. Onu ağdan alıp "kundaklamak" bir mesele. İşin ehline şiir gibidir bu işler. Günün sonunda kimini salar kimini bağlarsın. Cinsine göre muamele görür atmaca. Cibiliyeti olana en nazik tavırlar reva görülür.

Atmaca tutmak doğayı sevmektir. Asla canlılara bir zarar vermez atmacacı. İşin özü yakalama anında yaşanan heyecandır. Bunu tadan bilir".

Anlattı Cevat hocam. Ben de dinleyip hafızama yazdım tafsılatları. Eksiğim kalmışsa affola.