Her değişikliğin mutlaka iyi-kötü yönleri olur. Değişikliği kendi isteğiniz ve akıl birikiminizle gerçekleştirseniz kimsenin bu durumda vebali/günahı olmaz elbet.

Ama ya başka türlü?

Yerel anlamda eskilerimiz - Ben de onlarda biriyim- " Sokma akıl yedi adım gider"  derler ya; bu anlayışla yola çıkıp başarısız olunca ahlanmaya/vahlanmaya ortak aramanın anlamı olmaz tabii ki...

Bulamazsınız zaten...

Siyasette, ortak akıl yerine kişisel akıl üstünlüğünün peşine düşenler de böylesi mahcubiyeti/ezikliği yaşarlar çoğunlukla...

"Akıl akıldan üstündür" altın öğüdünün geçerliliğini inkâr etmek işte bu bakımdan olası değil.

Hele de siyaset dünyasında...

Bizde yerleşik anlayışa göre öteden beri bireyselliğin ön plana çıkışı "ortak iş yapma"nın sonunda başarıyı paylaşma yarışından kaynaklanıyor olmalı...

Siyaset de böyle...

Sonuçta, demokrasiye tümüyle ters düşen uygulamalar ve böyle bir ortamın yaratılmasından doğacak olumsuzluklar;  "ortak anlayış"tan, görüşten kaynaklanmadığından, paylaşacak kişi de bulamazsınız ortada.

İşte bu bakımdan dünya siyaset tarihi başarılılardan çok başarısız kişilerle dolu bulunuyor. Kaybedenin değeri olmuyor, kaybedip gidiyor. Bir daha da sahneye çıkmıyor.

Türk siyaset tarihinin zenginliği ise ısrar edenlerle dolu bulunuyor. Halkın/seçmenin iradesiyle bir yerlere gelen kim varsa başarısız olsa illa da orada "kalıcı olma"nın yolunu arıyor. Bunda ısrarcı oluyor.

Sonuçta, böyle başarısız ama illa da kalıcı olmak isteyenleri kamuoyu unutup bir kenara atıyor sonunda.

***

Brüksel'e dün geldim. Gelir-gelmez de bu düşüncelere kapıldım birden...

Ne kavga, ne gürültü...

Ne aşağılama, ne karalama, ne de iftira...

Yok... Çünkü toplumsal anlamda demokrasinin ne olup olmadığını özümsemiş/benimsemiş bir toplumun konuğu oldum.

Seçim çoktan yapılmış... Seçim ortamı çoktan unutulmuş...

Herkes işinde-gücünde...

Ha, az kalsın unutuyordum... Belçika'da, Hollanda'da, Almanya'da, Fransa'da seçim dönemleri yaşadım. Hiç birinde bizdeki gibi birbirini karalayan, eski/kirli çamaşırlarını teşhir eden, sergileyen bir siyasetçiye rastlamadım.

***

Demokrasinin gerçekleşmesi için siyasetin bir yol olduğunu mu bilmiyoruz dersiniz? Ya da demokrasi için siyasetçilerimizin yeterli kültürü olmadığını mı?