Eskilerimiz, “Eyvah başımıza taş yağacak.” der, olumsuz buldukları durumlar üzerinden dertlenirlerdi. Bu dertlenme; genelde toplumun kabul edemeyeceği türden olaylar, değer yargılarımızla çelişen tutumlar ve aykırı gelişmeler yaşandığında olurdu. Ardından bir ortak akla vararak bir çıkış yolu aranırdı.

Şimdi modern zamanların Türkiye’si, eskilerin gözünden bakılacak olursa taş sağnağına tutulacak. Zira hiç bir değer yargısıyla örtüşmeyen ayrımcılık; toplumumuzun neredeyse her kesimine yansımış, Kabul etmesek te bir hastalık halini almıştır.

Her ayrımcılık alanı, başlı başına bir yazı konusudur şüphesiz. Bu yazımda kadın- erkek ayrımcılığına ilişkin toplumun yaşadığı yaman çelişkiye dikkat çekmek istiyorum.

Üzülerek ifade etmeliyim ki kadın, dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi, ülkemizde de azımsanmayacak oranda cinsel bir obje olarak görülüyor. Erkek egemen dünyasının tutumu bu bakış açısıyla şekilleniyor. Bu bakışı; güzel, çirkin ayrmıyla da taçlandıran zihniyet, bir cinsel istismar dünyası yaratıyor. Bu dünyayı; köyden, kente; yaşlıdan, gence kendini bilmez bir çok kişi oluşturuyor. Ve bu ahlaksız dünyanın sahipleri, yeri geldiğinde “ Eyvah başımıza taş yağacak.” Söylemini de dile getirmekten geri kalmıyorlar.

İnsanlık tarihi kadın erkek ayrımcılığının, acıları ve ayıplarıyla doludur. Ne yazık ki yeni yüzyılın insanlığı bu ayırıma çözüm üretemediği gibi; istismar, modern çağın imkanlarıyla yeni şekiller almaya başlamıştır.

Kadın erkek eşitlik anlayışını yürüten Orta Asya Türk kültürü, insan hakları ve dolayısıyla kadın hakları konusunu merkezlerinden biri olarak kabul eden İslam, kadim kültürümüzün zeminlerini oluşturuyor. Devraldığımız bu kültürel miras ; dalga dalga büyüyen ayrımcılık hastalığıyla hızla lekeleniyor, dünyamız kararıyor. Bu ayırımcılık yetmiyormuş gibi, şiddet ve aşağılama da kadın üzerinden sahneleniyor.

Kadına uygulanan şiddet o kadar yaygınlaştı ki, şiddet çok uçuk bir saldırı şeklinde gerçekleşmiyorsa haber değeri bile taşımıyor. Kaldı ki taşrada; yaşadığı şiddeti sineye çeken, geçmişine gömen ve içine ağlayan yüzlerce Anadolu kadını var.

Hani Anadolu’nun her köşesi ana, her köşesi cennetti, hani Cennet anaların ayağının altındaydı. Acıdır ki bu güzel söylemler genelde lafta kalıyor. Bilinen bir gerçek var ki; istismara da, şiddete de uğrayan onlar, kadınlarımız. Bu ne yaman bir çelişkidir böyle; bu gidişle,” Başımıza taş yağacak.”

Kamu kurum ve kuruluşlar ve ilgili STK’ lar elbette bu dramın sızısını azaltmak konusunda doğru adımlar atıyorlar. Kadın dernekleri ve kadın dergilerinin de varlığı elbette önemlidir. Ancak görülmelidir ki; bütün bu kurumların varlığına rağmen, kadınımıza dönük ayrımcılık, istismar ve şiddet her geçen gün artmaktadır. Ve bu konuda oluşan, dünyanın yüz karası listesinde de yerimiz sağlam galiba. Bu ne acıklı bir tablodur böyle; Bu gidişle, “ Başımıza taş yağacak.”

Alınan tedbirlerin bir türlü yeterli olmaması, konunun başka bir boyutuyla ele alınması gerektiğini gösteriyor. Bu Erkekçi toplum düzeninin sürdürülmesi ne insanidir ne de islami. Daha fazla morarmadan; camilerimizi, okullarımızı ve diğer yaygın eğitim kurumlarımızı devreye sokmalı ve eşit birey kültürünü gelişitrmeliyiz.

“Başımıza güller yağsın.” Şiddet ve ayırımcılık tarih olsun.