Dilleri dil değil ağızları ağız değil. Elindeki gazeteyi karıştıran rüzgardan onu katlamak için müspet bir ivme alabilmektir maharet. Yoksa nasılsa rüzgar esti ben elimdeki gazeteyi karman çorman evime götüreyim anlayışı çürüktür, buruşuktur, iş bilmemezliktir.

Cumhuriyetin kurucu partisi köklerine ihanet edercesine millilikten uzaklaşmış, tamamen ihanetin cenahına savrulmuş görünüyor. Özellikle Deniz Baykal'ın partiden katakulli ile uzaklaştırıldığı günden beri bu partinin adım adım ilkelerinden uzaklaştığını izliyoruz. Partililer ise yavaş yavaş ıstılarak ölüme alıştırılan kurbağa gibi olanı biteni hissedimleyemiyor gibi geliyor bana.

Bu tespitlerimin yaslandığı gerekçeler var. Güneyimizdeki bölgede "Garnizon Kürt Devleti" kurma gerçekliğini bütün çıplaklığıyla görmelerine rağmen etkili ve yetkili ağızlardan "YPG terör örgütü değildir. Bize mi saldıracaklar? Güneyimizde cihatçılar bulunacağına seküler bir yapının yani PYD'nin bulunması daha iyidir. Bu bir savaştır." gibi sözler işitildi. Dahası var lakin meselenin idrak edilmesi için bunlar yeter zannederim.

Kerhen Meclis'te Barış Pınarı Harekatı teskeresine evet demek yetmez. O teskereye gönülden, sadakatle bağlı olmak dile, söze, yoruma yansımalıydı. Lakin yansımadı. İç polemiklerden çıkılamadı. Bir de son seçimlerde ortaklaşmalarına şahit olduğumuz HDP'yi küstürmeme düşüncesi CHP'yi kendi gerçekliğinden kopardı.

Zaten seçimlerdeki aday tercihlerinden CHP'nin bir hat değiştirdiğini anlamıştık. Önce Volkan Canalioğlu kızağa çekildi. Sonra söylemlerinde tam bir tutarlılık görmesem de Haluk Pekşen beyefendinin de üstünün çizilmesi tesadüfle açıklanmayacak şeylerdi.

Başka şehirlerde de üstü çizilen onlarca ulusal bilinci çok kuvvetli kişiler var. Onlara söz ve göz hakkı tanınmazken ulusal duruşla problemli kişiler listelere dolduruldu. Bunun kanıtı; İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun twitter üstünden milli bünyeyi yaralayıcı ifadelerinin yutulması, görmezden gelinmesidir.

Dedemin partisinin bu hale gelmesi bir zavallılıktır. Türkiye'de CHP'li on bin kişi genel başkanlık koltuğunu hak edecek kudretteyken on bin birinci kişi bile olması olası olmayan bir kişinin CHP'nin başına yerleştirilmesi şahsen beni hep septik düşüncelere düşürmüştür.

Biz hakikati yazmakla mükellefiz. Çünkü bu duruş İstanbul ve Ankara'da yakalanan başarıları iktidara taşımaz. HDP'ye yakın durmak gereksiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde onlar mecburen bir tarafa oy vermek zorundalar. Yaltaklanmak gerekmez. Mevcut yönetime oy vermeleri olanaksızken onlara yakın durmak asıl mayayı oluşturan ulusal bilinci yüksek önemli bir kesimi kaybettirir. Benden demesi.