Yok o kadar da ileri gidip, insanların bahara olan özlemine zincir vuramazlar ya?.. Kaldı ki, şairin mısralarında anlam bulduğunca “… ben baharıyım yarınlarımın, çiçek açarım her kışın ardından!” deyip yürüyüşünü sürdürenleri engellemek kimin haddine?

Yine farklı bir sonuç çıkmadı bu av mevsiminden de! Tümü, farklı kostümlere bürünseler de hep aynı av konseptinde buluşan, bilindik avcılar kümesi!

Ötekisi yok sanmayın. Var… “Yoksa bu bir halüsinasyon numarası mı?” diye de düşünmeyin. Değil… Herkesten uzak, için için kalpten, içtenlikli değil de;

Kamuoyu önünde, hesaplı-kitaplı mağduru oynayınca öyle gözüküyor! Bizde bunun ustaları çoktur. Hele siyaset kulvarında. Demokrasi ve özgürlükler üzerine ne de güzel kelam ederler. Ederler etmesine de iş uygulamaya gelince ellerini dahi değdirmekten özenle kaçınırlar.

Kuşkusuz tarihin ve kamuoyunun değerlendirme süzgecinden bu süreç de, diğerlerinde olduğu gibi geçecek, vakti zamanı geldiğinde günahı ve sevabıyla yaşadığımız günlerin tablosunda hak ettiği yeri bulacaktır. Şimdiden “siyaset” kurumunu terazinin kefesine oturtmakta bir yarar yok. Ancak yine de, kamuoyu karşısında tek gözleri açık  uyanık yakınıcılara! meydanı boş bırakıp, köşeye çekilmekte zarar çok!

Demokrasinin evrensel gereklerinden katılımcılığı kendi iç işleyişinde, salt birkaç saat daha fazla zaman alacak, listemi istediğim gibi dizayn edemeyeceğim kaygısıyla! uygulamadan kaçınıp… ardından karşıtlarını demokrat olmamakla suçlamak,  ne yaman çelişkidir… bu öteleme, her türden bedeli göze alarak Çok Partili sistemi Türkiye demokrasisine armağan etmekle ünlenmiş bir partide kabul edilebilir midir?

Kaldı ki; 26.02.2012 tarihli Kurultay Kararı ile Tüzükte yapılan değişiklikle, katılımcılığı öne çıkartan “Çarşaf Liste” yöntemi benimsenmiş. Ancak, gündemin çalışma raporu ve görüşmeler maddesine geçilmeden önce kongre üyelerinin onda birinin yazılı önerisi ve kongreye katılan üyelerin salt çoğunluğuyla yapılacak oylama sonucunda blok liste usulü ile de seçimlerin yapılabileceği öngörülmüştür.

Dolayısıyla “Blok Liste” istisnai durumlar için konulmuş bir hükümdür. Fakat gelin görün ki, başkan adayları bu İstisnai Hükmü, başkanlıklarını pekiştirmek (kadrolarını dizayn etmek) adına uygulamaya pek de heveslidirler.

Bilmezler ki, kongreler; bir partinin politik ve örgütsel çalışmalarına ilişkin eleştiri ve özeleştiri yaptığı, katılımı en geniş kesimlere yayarak kendini sorguladığı ve içinde bulunulan sürecin gereksinimleri doğrultusunda yeniden yapılanarak değişimi sağladığı… iktidar yürüyüşü için  politik kararlar aldığı, umutlar yarattığı çok önemli platformlardır.

Yok eğer kongre süreçleri; kişilere ve Blok Listelere endeksli işletiliyorsa. Kongreler bu nedenle politik yönelimlerin değil, kişilerin konuşulduğu platformlara dönüşüp, parti tüzüğünün öngördüğü “çarşaf liste” yerine “blok liste” üzerinden parti tabanında derin bölünmelerin önünü açmış olur.

Aynı zamanda Nispi Temsilin de önünü kesen bu uygulama, parti içi yarışı bir anda; dışlama, engelleme, ötekileştirme anlayışıyla kuşatıp işlevsiz hale getiriyor.

Bir araya gelip kucaklaşmanın, birbirine tahammülün, farklılıkları zenginliğe evirip yönetimleri birlikte paylaşabilmenin ancak iradelerin özgür biçimde listelere yansıtılmasıyla ve çoğulculuğa sahip çıkılmasıyla olanaklı olacağı gerçeğinde hareketle…

Son günlerde  yaşanan delege ve kongre süreçlerinin Listeler savaşından ! arındırılıp Cumhuriyet tarihimizin bu kritik eşiğinde bir büyük buluşmaya evrilmesine katkı yapmak adına gerekirse ağır bedelleri göğüslemenin, her şeyden önce bir yurtseverlik ödevi olduğu bilinciyle…

Bu konjonktürde iktidar yarışına hazırlanmanın ideolojik ve pratik zeminini birlikte ve en özlü biçimde oluşturmanın çağrısı geç kalınmadan ivedilikle yapılabilmelidir.

Demokrasi ikliminde buluşup Demokrasinin Taçlandırıldığı nice günler diliyorum.