Rıza Hoca geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında, “Trabzonspor bu kadar sorunla iyi ayakta kalmış” diye bir ifade kullanmıştı. Belki takımın teknik direktörü tarafından dillendirilmesi yakışıksız görünse de, dediklerine hiç şüphesiz katılıyorum ve destek veriyorum.

Eskişehir ve Gaziantep gibi onlarca fabrikasıyla sanayi kentlerinin takımları bile 50 milyon dolar civarında olan borçlarıyla baş edemeyip tepetaklak giderken, birisi Birinci Lige veda edip diğeri de son maçta kurtarırken can çekişmesi ibreti alemdir.

İşlerin biraz derinliğine indiğimiz zaman kimse kusura bakmasın ancak Trabzonspor’u haince, ahlaksızca, insafsızca yönetip bugünlerde bir cente muhtaç hale getirenler işin içinden sıyırıp keyif yaparken, Trabzonspor’u sevenler de ,taraftarları da “Çile bülbülüm çile” şarkısını söylemek zorunda kalıyor.

Bu durum aslında Trabzonspor’un büyüklüğünü gösterir.

Başka bir Anadolu şehrinin takımı olsaydı, kapısına çoktan kırk kilit vurulmuştu.

Ama Trabzon ve Trabzonspor inançla ve umutla direniyor.

Zaten Trabzonspor’da farkını burada fark ettiriyor.

***

Nelere şahit olduk.

Kendi otomobilini satıp kulübün araç filosundan faydalanma cihetine gideni!

Eş dost akrabayı kulübün kesesinden deplasmanlara götüreni!

Otellerde şirketten kalanları!

Nasılsa kendilerinin ödemeyecekleri hesabı kabartmak için ağa masası kuranları!..

Sponsor firmaların oyunculara verdiği takım elbise ve ayakkabılardan kendi paylarına düşeni de götürenleri!...

Çürük çarık Kemeraltı’nda çok daha iyisi satılan kalitesiz formaları faiş fiyatla taraftara kakalayanlar.

Bu tür işlerin son örneğini ise giden yönetim koydu sahneye.

8 bin lira maaş alıp sözleşmeleri dolmak üzere olan üst düzey çalışanlara büyük kıyak ama Trabzonspor’a zarar yaparak 12 bin aylıkla iki yıllık daha yeni sözleşme yaptılar.

Şimdi soralım;

Sayın Usta hangi çalışanına yüzde elli zam yaptı?

Burada önemli olan kimin ne maaş aldığı değil.

Şu ortamdaki Trabzonspor’dan ’Ne vurursam, ya da ne koparsam’ kardır zihniyeti.

Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Biz kimsenin ekmeğinin, işinin peşinde değiliz.

Bir yanda ekonomik batakta bir Trabzonspor var.

Ancak o Trabzonspor’da bir kişinin yapacağı işi üç kişiye, beş kişiye yaptırmak var.

Yapılan işte ortada.

Yani Trabzonspor’da nasıl bir kadro şişkinliği varsa, personelinden araç filosuna kadar her taraf aynı.

Yani tam satırlık bir durum var da..

Kim vuracak o satırı?

Trabzonspor’u seviyorsak, değer veriyorsak, Trabzonspor bizim üst kimliğimiz, tek markamız ise, biraz el insaf deyip bir vicdan muhasebesi yapılmalı.

“Başka bir Trabzonspor’umuz yok” deriz ama ,elimize fırsat geçti mi en çok da onu YERİZ!

Maça gelecek olursak.

Trabzonspor as denilen futbolcuların yokluğuna rağmen bilhassa ilk yarıda bence sezonun en iyi futbolunu oynadı. Zaten bunun karşılığı olarak üç gol attı iki topu da direkten döndü, bir de penaltı kaçırıp 3 puanı rahat aldı.

Burak odaklı oyun olmayınca , futbolun doğruları öne çıktı.

Daha stressiz, daha sakin,daha paslı ve yardımlaşan bir Trabzonspor ilk yarıda Bursaspor’a top göstermedi.

***

Bu da şu sıralar geleceğin takımını planlayan kurmaylar için cesaret fişeği olur. Bu da gösteriyor ki Trabzonspor’un formasını kim giyerse giysin fazla farketmez..

Ayrıca şu da çok garibime gitti; Hafta arasında “Altyapıda görmek istediğim bazı futbolcular var diyen Rıza Hoca skoru yakalamasına rağmen ilk olarak onlardan birini değil, posası çıkmış Sosa’yı hatırladı!