Bundan beş gün önce evimde çalışıyorum. Telefon çaldı isimsiz, “Bakalım kimdir” diye açtım. “Abi ben Zeki Peker, aslen Arsinliyim, iki gün önce Sakarya’da hastaneden korona tedavisi görüp çıktım, seni gazete ve sosyal medyadan tanığım için sesini duymak istedim” dedi.

Anladım arkadaşın bir sese, dosta ihtiyacı var. 35 yaşında bir gencin Hastanede neler çektiğini, bu hastalığın ne meret bir şey olduğunu ve başından geçenleri yazdı, ben de yazdıklarını sadece imla hatalarını düzelterek yayınlıyorum. Sonuna kadar ibretle okuyun.

Aras abi, Mart ayının 4’ünde ateş dolayısı ile Sapanca’da hastaneye gittim, ateşimi ölçüp beni muayene ettiler. Ardından Hemen beni ambulansla Sakarya’da hastaneye götürüp, tomografimi çektiler.

Ciğerimde bir şey gördüler, burnumdan örnek alıp tahlil ettikten sonra hemen beni karantinaya alıp yatırdılar. Bana her gün EKG, kan, sıcaklık, tansiyon, idrar tahlili yaptılar. Bu arada sürekli yemek verip ara öğünlerle bizleri ayakta tutmaya çalıştılar. Yan odada yatıp, nefes alamayıp şuursuzca yatanlar vardı. Hiçbir yer ve kimse ile irtibatımızın olmayışı ise bizi moralmen çökertiyordu. Karanlık akıbet ve ne olacağının bilinmeyişi nefes darlığı ile beraber beni bitiriyordu. Yalnızlığın ve kimsesizliğin ne olduğunu orada anladık. Derken çok zor bir 2 günü korku ile geçirdim.

Bu arada tüm gücümü kaybetmiştim. Öyle bir hastalık ki insan oturmakta bile zorluk çekiyor. Sağ olsun hemşireler sürekli geliyor bizleri kontrol ediyor, sürekli yiyecek içecek getiriyorlardı. Verilen yiyecekleri dahi yiyemiyorduk. Günler böyle zorluklar içinde geçti.

Sürekli ilaçla tedavi görüyordum. Hastane personelinin bizlere olan insan üstü ilgisi ise beni ayrıca memnun ediyor fakat sonumuzun belirsizliği bizi moralman bitiriyordu. Ateşim artık çıkmıyor tansiyonum, kan değerlerim normale döndü. Orada yatan fakat düzelemeyen diğer hastaların halini gördükçe insanın morali daha beter bozuluyordu.

Onların öksürmeleri, acı çekmeleri bizi etkiliyordu. Sonra tekrar test sonucu geldi. Bu tedavilerden sonra, “Sigara içmemiş olmamın avantajını gördüğümü söylediler” artık normale dönmüştüm. İmzaları atarak hastaneden çıktık. Bunca tedaviden sonra endişe ile, “Acaba kaç para isterler?” diye düşündüm fakat inanın benden beş kuruş dahi para istemediler. Ardından Sapanca’ya geldim, talimat üzerine kendimi 14 gün tecrit ettim. Kim ne derse desin ben Hastanede iken devletin gücünü, yardımını, şefkat elini gördüm. Devleti burada tanıdım. Yaşamamız için her şeyi yapan, her an bizi gözeten bir devleti tanıdık. Devletin devlet olduğunu gördüm. Eve geldikten sonra her gün aile doktorumuz sürekli beni arayıp soruyor. Sürekli tavsiyelerde bulunuyordu.

Allah devlete zeval vermesin. Bu hizmetleri görüp devletimizle alay eden, hor bakan kimse inan ki ruhunu kaybetmiş, içindeki nefreti kusanlar ise insan olamayanlardan başkası değildir. Onlar da hasta olup nefesle ölüm arasında kalsa o zaman devleti anlayacaktır. Ama vicdan herkese verilmiyor. Şartlar ne olursa olsun bu devletin insanı yaşatma duygusunu aleni bir şekilde bu salgında ortaya çıktığını gördüm. Bir an önce hasta olanların şifasını bu illetin bütün insanlıktan çekilip gitmesini Allah’tan diliyorum. Abi, sana inanmayana benim telefonumu ver arasın çekinme dedi. Umarım bu duruma düşüp devlet şefkatine muhtaç olmayız biz de. Tüm sağlık personeline ilgilerinden dolayı en içten saygılarımı iletiyorum. O gençle görüşmek isteyen beni arayabilir.