Meydanlar ısındı. Göstermelik olsa da demokrasinin gerekleri yapılıyor. Parti genel başkanları, belediye başkan adayları halkın ayağına gidiyorlar. Olsun, seçimden seçime vatandaşlarını anımsıyorlar ya o da güzel.
Genel Başkanlar en azından seçimden seçime illere gidiyorlar, seçmenlerini selamlıyor ve onları çok sevdiğini kürsüden haykırıyorlar. Başkan adayları ve meclis üyeleri; esnafları, dernekleri, diğer kuruluşları ziyaret ediyor ve ön dişlerinin tümünü göstermeye çalışıyorlar. O da olsun. Bizim insanımız bağışlayıcıdır, seçimden seçime karşısına gelen adayların sahte gülücüklerine karınları toktur. Onların ne kadarı samimi ne kadarı yüzeysel olduklarını anlarlar ama seslerini çıkarmazlar.
Akşamları belirli kahvehaneler siyasetçilerin nutuk atma yerleridir. Kendisinden yana olanlar, karşıt partiden olanlar olgunlukla dinlerler adayları. Zaman zaman da yeşil boncuk da takarlar. Geçen gün CHP Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nu yağmur altında yüreğim pır pır ederek dinledim. Yönetime geldiklerinde somut olarak Trabzon’a neler yapacaklarını merak ettim ve birinci ağızdan öğrenmek istedim. Türkiye insanına neler kazandıracaklarını dinlemek istedim.
Ne yazık ki aradığımı bulamadan ve meydandan ayrıldım. Bakan çocuklarının iddia edilen gayri meşru kazançlarını, Sayın Başbakan’ın oğlu ile iddia edilen konuşmalarını günlerdir zaten göze kulağa hitap eden araçlardan zaten dinledik!..
Elbette ki yapılan yolsuzluklar anlatılmalı. Ancak halka seslenişin on beş dakikalık zamanında bu anlatım yeterli olmalıydı.. Geri kalan zamanda ise üretilen projelerin tanıtımı, emeklinin, memurun, işçinin, çiftçinin esnafın sorunlarını dile getirerek ve çözüm yollarını ortaya koymalıydı.
Örneğin Trabzon köylüsünün geçim kaynağı olan fındık üreticisini nasıl mutlu edecekler? Deniz, demiryolu ulaşımı ile ilgili görüşleri nelerdir? Şehir içi trafiği için neler düşünüyorlar? Türkiye’de çalışabilir nüfusun azımsanmayacak kadarı işsiz. Özellikle Türkiye’de 500.000 civarında üniversite mezunu sokaklarda işsiz geziyor. Bu gençlerimiz, okudukları sürece ne kadar güzel hayaller kurmuşlardır! Dişinden tırnağından artırarak o gençleri üniversitelerde okutan anne- babaların beklentileri elbet de ki vardır. Ne yazık ki sonuç koskoca bir hiç!.
Önümüzde dağ gibi sorunlar birikmişken, yüzlerce çözüm bekleyen olay varken bunlardan halkımızın duyarlı olduğu birkaç konuyu meydanlarda işlemek bence doyurucu olmuyor.
Örneğin komşularımızla olan ilişkilerimiz, terör örgütlerinin sonlandırılması, köylünün insanca yaşaması için tarımsal alanların ıslahı. Şehirde yaşayan işsizlerin evine ekmek götürebilmesi için fabrikaların kurulması. Yeniden hayvancılığın teşvik edilmesi gibi çözüm bekleyen sorunlar bizi özellikle çocuklarımızı, torunlarımızı beklerken, ağız dalaşı ile siyaset yapmak toplumun gerisine düşmektir ki biz bunu istemiyoruz.
Başbakanı meydanlarda 12 yıl boyunca kol kola el ele gezdiği koalisyon ortağını bizlere şikâyet ederek kendini mağdur göstermeye çalışıyor. Biz, bu ülkeyi idare edin, özgürleştirin, çağdaşlaştırın diye seçtik. Haklarımızı içte ve dışta koruyun diye seçtik. Ülkemize zarar verecek olanlara yasalar doğrultusunda ve sizlere verilen yetkiyle engel olun diye seçtik. Şimdi çıkmışlar, darbeden, arkadan vurmadan söz ediyorlar.
Hayır, hayır ülkeyi yöneten ve o makama oturanlar dert yanmaya hakları yoktur. Çünkü onların görevi çözüm üretmektir. Halka şikâyet etmek değildir. Lider, planlayıcıdır, toplumunun birlik beraberliğini sağlar, insanlar arasında ayırımcılık yapmaz, şefkatlidir, sinirlenmez bunların ötesinde toplumun tümüne güven verir. Yasalara saygılı olur ve yasaların uygulanmasında önderdir. Mademki liderliğe oynuyorsunuz öyle ise üretin ve ülkemize huzur getiriniz ki biz de mutlu olalım.
Fena mı diyorum?