Bilirsiniz kuyruk ile evlat acısının hikayesini..

Hani şu oduncu ile yılanın başrollerinde olduğu..

Yine de anlatayım...

***

Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş. Oduncu yılana kıyamayınca yılan dile gelmiş ve “Ey insanoğlu sen bana kıyamadın ya, ben de sana iyilik edeceğim” demiş.

Kör bir kuyuya dalmış ve ağzında bir altın lira ile geri dönmüş ve “Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın vereceğim” demiş. 

Oduncu yıllar boyu hergün kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve bir altınını almış.

Birgün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış.

Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. “Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan sana altın verecek!” demiş.

Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış.

Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadıgı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, “Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!” diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş.

Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor. Yılan da o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde.

Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılan da yaralı... “Hatalı olan oglum olmalı!” demiş ve yılandan özür dilemiş. “Tekrar dost olalım!” demiş.

Yılan ise acı acı gülümsemiş: “Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!” demiş.

***

Şu tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiği yönündeki çağrıdan bahsediyorum.

Bakınız bu konuda kim, neler söylemiş:

***

CHP adayı Muharrem İnce:

Sayın İnce ilk Yalova’da dillendirdş bu isteğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutma” diye seslenmişti.

Ardından defalarca bu isteğini dile getirdi.

İnce’nin ardından aralarında Barış Yarkadaş, Eren Erdem ve Sezgin Tanrıkulu gibi isimlerin bulunduğu CHP milletvekilleri de Demirtaş’ın serbest bırakılması için çağrıda bulundular.

***

Ardından İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener çıktı meydana..

Yabancı basınla buluşmasında Sayın Akşener, Demirtaş’ın hakkında verilmiş bir yargı hükmü bulunmadığına dikkat çekip, tutuklu yargılanmasının doğru olmadığını belirtip, kendisinin seçim kampanyasını diğer adaylarla eşit koşullarda yapmasını arzu ettiğini belirtti.

***

Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu da, Demirtaş’ın tutukluluk halinin sona erdirilmesi çağrısı yaparak, “İnşallah biz gitmeden o çıkar, bize de geçmiş olsun deme imkanı doğar. İnşallah Demirtaş kısa zamanda tahliye edilir” dedi.

***

Ve son olarak terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP’den Saadet Partisi’ne transfer olan, 24 Haziran seçimleri için CHP listelerine Saadet Partisi’nin İstanbul Milletvekili adayı olarak giren Altan Tan, olayı bir adım ileri daha, yani Kürdistan’a getirip, “Saadet Partisi iktidara gelirse; Kürtlerin, insani vicdani, İslami vatandaşlık tanımından anadil eğitme kadar, ilkokuldan üniversiteye kadar, yerinde yönetimlere, bölgesel yönetimlere kadar bütün haklarını tanıyacağını taahhüt ediyor. İlk fırsatta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri geliştirecek” dedi.

***

Ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tüm bu söylemlere Akçaabat’ta veryansın etti... “Selahattin Demirtaş'ı içeriden çıkartacaklarmış? Kim buna şakşakçılık yapıyor? Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu... 6-7 Ekim olaylarının talimatını ben mi verdim, siz mi verdiniz? 6-7 Ekim olaylarının talimatını Selahattin Demirtaş verdi. Adamlar birden bahar çiçeği, sevgi kelebekleri oldular. Bu kadar bedava bir iş değildir. Biz şehit ailelerimize, şehitlerimize nasıl hesap vereceğiz? O zaman terörle mücadele etmeseydik. PKK ile mücadele yapmasaydık, çıkıp onu da söyleseydiler.”

***

Bu millet her ne olursa olsun feraset sahibi bir millettir. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır düsturunu damarlarına sindirmiş bir topluluktur.

Bugün PKK’nın sesi kesilmişse, bugün Doğu ve Güneydoğu’da huzur hakim kılınmışsa, bugün Şırnak’ta, Hakkari’de, Batman’da, Diyarbakır’da silah sesi değilde sabahın ilk ışıklarına kadar rahatça insan sesleri yankılanıyorsa bu, teröre karşı ortaya konulan kararlı bir iradenin eseridir.

Bunlar yaşanıyorsa bu topraklarda PKK’nın sırtını sıvazlayan yılanların başı ezildiğinden yaşanıyordur.

Ve bunun ne demek olduğunu sağcısı da, solcusu da, Trabzonlu’su da Vanlı’sı da çok iyi biliyor.

Terörü kimin beslediğini, Yasin Börü’nün de aralarında bulunduğu 50 masum sivili kimlerin katlettiğini, çukur eylemlerinin talimatını kimlerin verdiğini, kimlerin o hainliği savunduğunu, kimlerin PKK cenazelerinde gözyaşı döktüğünü, kimlerin Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk’ü makamında katlettiğini, arkalarında hangi iradenin, hangi çürük kafaların olduğunu bu milletin evlatları iyi biliyor.

Evet…

Adalet Bakanlığı Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasına engel görmemiştir.

Evet…

YSK Cumhurbaşkanı adayı olmasına cevaz vermiştir…

Evet…

Maliye Bakanlığı halen daha Demirtaş’ın HDP’sine seçim yardımı yapıyor..

Evet…

Tüm bunlar yapılırken bunlardan kimse bahsetmiyor olabilir ancak zamanında eline saz tutturulup, “İyi çocuk” diye Türk milletine kakalamaya çalışılan Selahattin Demirtaş’ın tahliyesini istenmek başka bir şeydir.

Vatan evlatları ile aynı yöne bakmamak demektir. Onların derdi ile dertlenmemek demektir. Ve bu çok manidar bir taleptir.

Hangi partiden olursa olsun, bu millet böyle bir talebi haklı ve masum görmez.

Görene de prim vermez.

Bu nedenle siyasiler, sırf siyasi kaygılarla veya sırf ‘Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun’ mantığı ile hareket edip Selahattin Demirtaş seviciliğine soyunmamalı.

Ülkenin gündemi Demirtaş değil ki…

Özgürlük demeli, eşitlik demeli, liyakat demeli, müreffeh bir toplum yapısı demeli, iş demeli, aş demeli, üretim, fabrika demeli ama ‘hainler serbest kalsın’ dememeli..

Demirtaş olayındaki saçmalıkları ortaya koymalı, devletin çelişkilerini ısrarla hatırlatmalı, hatta ‘geçmişte bunlarla kol kola değil miydiniz?’ de diyebilirsiniz ama ‘muhalefet birleşmiş teröre ses, haine güç oluyor’ dedirtmeyin.

Yoksa seçmen 24 Haziran’da, “Ben de Türkiye, sizde ise Demirtaş aşkı olduğu müddetçe birarada olamayız” diyecektir.

Biline...

Editör: Haber Merkezi