Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde tam bir katliam yaşandı.

Üniversitede araştırma görevlisi olarak görev yapan Volkan Bayar adlı bir kişi, Dekan Yardımcısı, Eğitim Fakültesi Sekreteri, Araştırma görevlisi ve bir de öğretim üyesini silahla öldürüyor.

İddiaya göre Volkan Bayar adlı zanlı, öldürdüğü kişileri FETÖ’cü olmakla suçlamış.

***

Olayın olduğu gün yaşadığı acı ile konuşan Doç. Dr. Ayşe Aypay, “Rektörlük, Volkan Bayar hakkında dilekçelerimizin sisteme girmemesi için memurlara talimat verdiler. Kavga dövüş işleme soktuk dilekçeleri. Hiçbirine cevap alamadık. Şimdi kim verecek 4 tane canın hesabını? Benim eşim Volkan’ın iftiraları yüzünden işinden atıldı. 5.5 ay hapiste yattı” demişti.

***

Katledilen 4 kişi için üniversitede yapılan törende ise Rektöre tepki büyüktü.

Dekan Prof. Dr. Cemil Yücel katil zanlısı Bayar için, “Okulun en temiz insanlarını seçerek vurdu” dedi.

***

Yine aynı törende bir başka öğretim üyesi Yalçın Bay ise, Volkan Bayar’ın 102 kişi hakkında FETÖ suçlamasında bulunduğunu söyleyerek, “Tanımadığı insanları bile şikayet etti bu tetikçi” diye haykırdı.

***

Kim haklı kim haksız, kim FETÖ’cü kim değil ona ben değil olayı soruşturan savcılar karar verecektir ancak ortada bariz duran bazı doneler var.

***

Mademki üniversite içerisinde bir akademisyen, çalışma arkadaşlarını sürekli FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle ihbar ediyor..

Madem ki hemen herkes bu kişinin akli dengesinin yerinde olmadığına inanıyor..

Madem ki şiddet eğilimli birisi olduğu açık bir şekilde görülüyordu..

Neden bu zamana kadar bu kişi hakkında bir işlem yapılmadı?

Neden bir kişinin koca bir fakülteyi böylesine zehirlemesine müsaade edildi?

Neden 4 kişi göz göre göre ölüme sürüklendi?

Olayı aydınlatacak olanların bu soruları da birilerine sorması gerekir..

***  

Bu ülke 15 Temmuz gibi bir belayı atlattı.

Kimilerine göre darbe teşebbüsü, kimilerine göre bir kalkışma hareketi bu ancak Türkiye’yi işgal harekatından başka bir şey değildi 15 Temmuz.

Bu işgal harekatına kalkışan yapının yıllar boyunca en büyük yapılanmalarının başında üniversitelerin geldiğini kundaktaki çocuk bile biliyor.

Hem de öyle böyle bir yapılanma değildi bu.

Örgüt mensubu olmayanların neredeyse okutman bile olamadığı dönemler yaşandı bu ülkenin üniversitelerinde.

Özellikle 2005-2011 yılları arasında.

O dönem Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Gazetecilik eğitimimi alıyordum.

Neler yaşandığının canlı şahitlerinden biriyim.

***

Hal böyleyken FETÖ soruşturmalarının en az etki ettiği alan ise yine üniversiteler oldu her nedense..

Rakamlarla konuşalım.

15 Temmuz’dan sonra, Millî Eğitim’de 20 binden fazla öğretmen görevinden ihraç edilmiş, 7 binden fazla öğretmen hakkında yasal işlemler devam ediyor.

***

Emniyet Teşkilatı’ndan 28-29 bin polis ihraç edilmiş.

***

TSK’dan 10 binden fazla asker uzaklaştırılmış. Halen daha gözaltılar devam ediyor.

***

Yargıda o dönem görev yapan 15 bine yakın hakim ve savcıdan 5 bine yakını ihraç edilmiş.

Çok büyük bir rakam. Öyleki, biraz daha ihraç yapılsa adliyede katipler dışında kimse kalmayacakmış!

***

Peki ya üniversitelerde durum neymiş?

Türkiye’de 200 bine yakın akademisyen olduğu belitiliyor ancak 15 Temmuz’dan bu yana FETÖ’den ihraç edilen akademisyen sayısı (net olmamakla birlikte) 8 bin civarında.

***

Nasıl oluyor bu?

FETÖ’nün en başta yuvalandığı üniversite camiasında sayının ya da oranın bu kadar düşük olması sizce de düşündürücü değil mi?

Kimseyi ya da hiçbir kurumu zan altında bırakmak değil amacım ama benim aklım, hayalim almıyor böyle bir rakamı.

Rakamlara baktığımızda görünen o ki; FETÖ’cüler halen daha üniversitelerde çok etkin ve yetkin pozisyondalar.

Belki biliniyor belki izleniyor belki de hiçbir şey bilinmiyor ama bu yaşanan katliamın tüm bu rakamların tekrar bir gözden geçirilmesi gerektiği mesajını verdiğini düşünüyorum.   

***

Geçmişinin her anından, yüzünden, sıfatından, hal ve davranışlarından, birlikte yol aldıklarından kısaca her halinden FETÖ’cülük damlayan pek çok akademisyenin bugün hala üniversitelerde görevlerinin başında olduğu bizzat akademisyenler tarafından itiraf ediliyor. “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diye bir söz var ya hani, bunların da geçmişte yaptıkları gelecekte yapabileceklerini göstermiyor mu?

Bu tür kişilere her kim kefil oluyor, her kim “FETÖ’cü değildir, has uşaktır” diye rapor veriyorsa bilinsin ki yarın bu ülkenin başına örülecek çorabın baş sorumluları onlardır.  

Her kurumda öyle ya da böyle yapılan temizlik bazı üniversiteler hariç her ne hikmetse tam manasıyla yapılmadı, yapılmıyor.

***

YÖK’ten başlanarak tüm üniversitelerin Rektöründen, okutmanından, güvenlikçisine kadar tekrar bir göz atmak ülkenin hayrına olacaktır.

Bunu en başından beri bu ülkenin derdiyle dertlenen bir birey olarak istiyorum..

Elbette bir darbe girişimi sırasında akademisyenler silah kuşanıp sokaklara inmeyecek ancak daha tehlikesini yapabilecek güç ve etkiye sahipler.

Ülkede iç karışıklık çıkarmanın en etkin yollarından biridir üniversiteleri karıştırmak. Gençleri sokağa döküp, birbirine kırdırmanın kilidinin üniversite kadrolarının elindeki anahtarla açılabileceğini unutmamak gerekir.

***

Bu yüzden adına kripto mu dersiniz, başka bir şey mi bilmem ama üniversitelerdeki FETÖ’cü meselesi en az hakim, savcı, polis, doktor, öğretmen kadar önemli bir konu.

Mutlaka üzerine eğilinmeli.  

Editör: Haber Merkezi