Teknik direktörümüz Rıza Çalımbay, alt yapıdan gelip Beşiktaş gibi bir takımda uzun yıllar forma giymiş..

Siyah-Beyazlıların efsane kadrolarında  takım kaptanlığı yapmış..

Kazandığı kupalarda pay sahibi olmuş..

Futbolu bıraktıktan sonra başladığı antrenörlük hayatında da, çalışkan, gayretli, iyi niyetli ve hiçbir yanlış  tezgahtabezi olmayan, dürüst bir kişilik olarak saygın bir yer edinmiştir.

Ve de arkasında hiçbir güç olmayan  saf ve temiz bir Anadolu çocuğu olarak, bugünkü  yere  tam anlamıyla tırnaklarıyla kazıyarak gelmiştir..

****

Büyük  heves ve umutlarla geldiği Trabzonspor’da başlangıçta işler iyi gitse de, şu ya da bu sebeple bugün Bordo-Mavililer beklentilerin çok uzağında kalarak neredeyse  tüm hedeflerinden kopmuştur.

Ve tabi futbolun doğal kuralı olan eleştiri de devreye girmiştir.

Üstelik Trabzon ve Trabzonspor için geç bile kalınmıştır.

***

Eleştirilerden aslan payını yönetimler alır ve almaktadır.

Ancak işler düzelmeyince sıra teknik direktöre gelir ki, gelmiştir..

Şimdi hedefte Rıza Hoca vardır..

Bunda  yadırganacak, şaşılacak bir şey yoktur.

Çünkü eleştiri bu işin olmazsa olmazıdır.

Tabi eleştiri ile karalamayı karıştırmamak kaydıyla..

                                        ***

Her insanda da  eleştiri  karşısında savunma mekanizması devreye girer.

Sayın Hocamızda da doğal olarak girmiştir.

Ve savunmasının temelinde şu vardır;

“Bu kadroyu ben kurmadım.”

Doğrudur ve sonuna kadar haklıdır ..

Ancak bu kez şu geliyor insanın aklına..

- Siz kurmamış olsanız da, bazı mevkilerde yığılma varken, bazılarında sıkıntı olsa da, Trabzonspor’un mevcut kadrosu kötü bir kadro mudur?

Bence değil..

Burada bir diğer soru da şudur?

-Peki Sayın Hocam, siz bu kadroyu yeterince rasyonel kullanabildiniz mi?

Örneğin ,”Ah bir solaçığım olsaydı” diyorsunuz da, Castillo nerede?

Forma giyme umudunun kalmadığını düşündüğü için ayrılan Bongonda nerede?

Problemli olduğu herkesçe malum Volkan’ı saymıyorum..

Ya da sağ ve solbekte şans bulduğu maçlarda neredeyse hatasız oynayan Kamil Ahmet’in daha önce farkına varıp ta, ara transferdeki tek atımlık  barutumuzu  solbek  Novak yerine istediğiniz bir solaçık için kullansaydık nasıl olurdu?

                                                                       ***

Bu arada Novak demişken şöyle bir öneride bulunsam belki  faydası olur..

Kötü futbolcu değil..

Ancak sol bek olarak Kamil Ahmet ya da Mustafa Akbaş’tan da iyi değil.

Geldiği  takım  Danimarka lideri M da  sol bekte de oynadığı oluyordu ama asıl üçlü savunmada sol stoper olarak görev yapıyordu.

Trabzonspor’un stoper sıkıntısı var mı?

Var.

Niye var?

Durica seneye 37 yaşında olacak..

Uğur’un derde deva olmayacağı  aşikar.

“Fena değil” dediğimiz Tomas Hubocan’da  kiralık.

Novak’ın ise tapusu bizde.

Kalan maçlarda stoper oynasın, umduğumuz gibi çıkarsa en azından iyi bir stoper kazanılmış olur.

Kamil Ahmet’te bonusu olur.

Şunu da iddia ediyorum.

Halep oradaysa  Medical Park Stadı burada..

Bu  Kamil Ahmet ön liberoda Okay’la birlikte oynasın.

Kucka’dan da, Onazi’den  de çok daha yararlı olur…

Hatta gol bile atar..

                                                                 ***

Bu arada şunu da yazmadan bitirmeyeyim;

Burak  Yılmaz, dışında gol atan oyuncumuzun  olmaması ,sadece diğerlerinin gol için yetersiz olmasıyla açıklanabilir mi?

Bunda sistemin hiç suçu yok mu?

Acaba  daha çok kümede kalmayı başarı sayan takımlarda çalışan Sayın Çalımbay, Trabzonspor’u sahaya sürerken, ” Golü nasıl atarım’ dan çok,”Nasıl gol yemem’in hesabını mı yapıyor?

Ankara’da berabere sonuçlanan  Gençlerbirliği maçından sonrak, ilk 11’de  Bero’yu sağ ileride  oynattığı için eleştirilen Hoca’mız ,”Rakibin solbeki Uğur hücuma çok geliyordu onun için oynattım” demişti.

Elbette defansı ihmal edemezsiniz ama,  iki takım arasındaki sıklet farkını düşününce ,Trabzonspor’un hocası mı Gençlerbirliği’nin sol bekini dert etmeli..

Yoksa rakibin hocası mı “ Trabzonspor’un sağ açığını nasıl durdururum” diye kafa yormalı?