Usu ve işi yapabilir oluşu nedeniyle, çevreyi en çok etkileyebilen ve ondan etkilenen oluşu nedeniyle bu devinim içinde başat rol oynar. İnsanın tarihsel süreç içerisinde çevreye yönelik olumlu-olumsuz eylem ve edimlerinden çevre kavramı oluşmuştur…

Ekolojik dengenin insan eliyle bozulması ve neden olduğu yıkımlar, günümüzde ülke sınırlarını aşıp tüm yerküreyi etkileyen sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın çevreyi, çevrenin insanı etkilemesi, Her türlü isteğim topraktan aldım diyen Aşık Veysel’in  kadir kıymet bilen;

“…Karnın yardım kazma ilen bel ilen… Yüzün yırttım tırnağınan  elinen

Yine beni karşıladı gülinen... Benim sadık yârim kara topraktır…” üretim ilişkisinin o en anlamlı betimlemesinden öte, giderek bu denge, doğal çevre aleyhine hızla bozulmaktadır.

Sözüm ona uygar insan!; gezegenimizin eko sistemini  bitmez tükenmez hırsıyla tahrip ederken, kendi geleceğini de tükettiğini yeni yeni anlamaya başlamıştır. Gönüllü çevre kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin kararlı duruşları ve mücadeleleri sonucunda kamuoyu gündemine taşınan doğa katliamları en son erimde devletin zirvesinden gelen uyarı ile umuyor ve diliyorum ki sonlanabilsin…

Konunun uzmanları, çevre sorunlarını;

-Hızlı nüfus artışı,

-Düzensiz kentleşme,

-Bilinçsiz turizm,

-Çevre eğitimi yetersizliği ve

-Kamu otoritelerinin denetim eksikliğine bağlamaktadırlar.

Günümüzde Hava, Su, Toprak kirliliği, doğal Bitki Örtüsünün yok edilmesi, Erezyon ve Çölleşme… Radyoaktif kirlilik, Manyetik Dalga kirliliği, Uzay kirliliği; Gürültü, Tarihi ve Kültürel Mirasın yok olması, Ozon Tabakasının delinmesi gibi sorunlar, Gezegensel Çevre Sorunları olarak kabul görmektedir.

Günümüzde, insanlığın yaşadığı çevre paniği, kendini gezegenimizin mutlak egemeni ve sahibi sanan, kazanç hırsları uslalarının önünde giden “bırakınız yapsınlar” yağmacılığından kaynaklanmaktadır.

Hiç kuşkusuz, bu saldırı hukuk içinde engellenebilir durumdadır ve vakit geç değildir … ancak; ÇET raporlarının ve mahkeme kararlarının, siyasi tercihlerden azade bilimsel veriler ışığında değerlendirildiği  bir iklimde gerçekleşebileceği de göz ardı edilmemelidir!... zira dünün, bugünün güçlü ve suçluları, çevre kirliliğinin faturasını biçare yoksul halka ödetmekte bir beis görmeyeceklerdir.

Uluslararası sermayenin yedeklediği çıkar odakları, çevre sorunlarının çözümüne içtenlikle evet demezler, diyemezler… Bu nedenle sorun, yurttaşlarımızın oluşturacağı evrensel çevre bilincinin caydırıcı baskısıyla gündemde tutulup, giderek çözüme kavuşturulabilir. Bu duyarlılık, çevre eğitimiyle sağlanabilir. Alanlardan, Medyalardan, okullardan kısacası usa gelen her olanaktan yararlanarak, bu bilinci oluşturmak, bu bilincin yaratıcılığını etkin kılmak zorundayız.

Çözüm bilimsel-teknolojik verilerin, doğanın ve insanın gereksinimlerini karşılayacak bir denge içinde kullanılmasından geçmektedir. Tüketime ve israfa tahsisli fonlar! Sıfırlanıp çevre sorunsalının çözümü noktasında ilgili bakanlığa aktarılmalıdır.

Hangi gerekçeye dayandırılırsa dayandırılsın, Ekolojik Denge yi bozmaya kimsenin haddi ve hakkı olmamalıdır.  “Çevreyi koruyucu, sürdürülebilir bir kalkınma”  görüşü üzerinde birleşme zorunluluğu önümüzde durmaktadır.

Konuya ilişkin Sayın Cumhurbaşkanının Ayder duyarlılığının ilgililer nezdinde işaret fişeği niteliği taşıyıp, tüm çevre sorunlarını kapsamasını insanlık ve yurttaşlarımız adına bekliyoruz.

Doyasıya soluklanabileceğimiz bir hafta dileklerimle…