Kasetle bir koltuğa oturdun mu “bedava sirke baldan tatlı olur” misali oraya kapaklanır kalırsın. Koltuğa başka oturmak isteyenler olduğunda da “bin dereden su getirerek” o koltuğun zannedildiği gibi huzur vermediğinden yakınır, bu zor göreve talip olanların “bir vasfının olması” gerektiğinden dem vurursun. Bilirsin ki bu koltuk için “İnce ince yasemince işler” gerek...

Baktın ki insanlar gerçeği aleni bir şekilde esirgemeden konuşuyor.

Bu kez de...

Televizyonlara izinle çıkılmasını emredersin. “Yoksa!”, deyip parmak sallarsın. Peşinden de demokrasi, insan hakları için gözyaşı dökersin.

Adaletten bahsedersin...

Yazımız biraz yol aldığına göre bir Mevlana kıssasının zamanı gelmiştir zannederim...

***

Bir bedevinin (siz anlayın bir bedavacının) çok değer verdiği bir köpeği vardı. Bir gün bu köpek hastalandı can çekişiyordu. Bunu fark eden adam ağlayıp gözyaşı dökmeye başladı. O sırada oradan bir dilenci geçiyordu; merek edip sordu :

- “Neden böyle ağlıyorsun? Ne oldu?” dedi.

Adam hüzünle cevap verdi:

-“Bir köpeğim var, çok akıllı çok marifetli bir köpekti, bak işte şuracıkta, yolun üstünde ölüyor, onun için ağlıyorum.” dedi.

Dilenci sordu:

-“Köpeğinin derdi neydi, neden ölüyor?” dedi. Bedevi cevap verdi:

-“Zavallı köpeğim açlıktan ölüyor.” dedi.

Bunun üzerine dilenci sordu:

-“Elinde şu dolu dağarcıkta ne var.” dedi.

Bedevi:

-“Dün geceden kalan ekmeğim, azığım.” dedi.

Dilenci:

-“Madem öyle neden o zavallı köpeğe bir parça ekmek vermedin de şimdi ağlayıp duruyorsun.” dedi.

Bedevi:

-“Ekmeği insana kimse bedava vermiyor, fakat gördüğün gibi gözyaşı dökmek bedava... Onun için bırak da doya doya ağlayayım.” dedi.

***

Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine “ilk harcı koyan bir kadim parti” böylesine biçare duruma nasıl düştü? İyi insanları devre dışı bırakarak tam bir biatçı anlayışa nasıl sürüklendi? Bir Volkan Canalioğlu gibi değeri Meclis'in dışına terk edenler bunlar değil miydi? Bugün Trabzon'da direksiyonu bir türlü toparlayamıyorlarsa bunda alınan “bu sakıncalı kararların” payı yok muydu?

Şimdi gözyaşı dökmek hem de sahtesinden Allah’a reva mıdır?

Cumhuriyet Halk Partisi ne zaman ki Atatürk çizgisinden Kaftancıoğlu çizgisine evrildi o zaman zaten ağlanacak duruma gelmişti. Atatürk’e “kefere” diyenler hala kaptan köşkünde oturuyorsa gözyaşları sel olsa bile ölen dirilmez ki...