Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)  2000 yılından itibaren üçer yıllık dönemler halinde, dünya çapında 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma yapıyor. Araştırmanın adı PİSA. Genel olarak öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirme kapasitesini ölçmeyi amaçlıyor. Bu kapasite ve yetkinlik Matematik, Fen Bilimleri ve okuma becerileri üzerinden değerlendiriliyor. Türkiye bu araştırmaya 2003 yılından beri Milli Eğitim Bakanlığı aracılığı ile katılmakta. Peki çocuklarımız hangi seviyede? Maalesef Türk çocukları PISA sıralamasında 72 ülke arasında 50. sırada. Yani oldukça başarısız.

Peki neden? Türk çocuklarının başarısızlığının altında yatan sebepler neler? Verilen cevaplarda genellikle eğitim sistemi suçlanıyor. Elbette eğitim sistemimizin yap boz tahtasına dönmesi, her gelen Bakan’ın kendini ispat etmek için kendince muhteşem fikirlerinin eğitim sistemimize uygulanıp iyice arap saçına döndürülmesinin etkisi var. Fakat bence en önemli faktör gözden kaçırılıyor. Çocuklarımızın eğitimde başarısız olmasının en önemli nedenlerinden biri çocuklarımızı beyin ve zekayı besleyecek ve geliştirecek şekilde kaliteli besleyemiyor olmamız. Günümüzde kaliteli beslenme ekonomik seviye ile bire bir ilgili bir konu. Türk-İş in açıkladığı rapora göre Türkiye’de  dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 5331 lira.

Türkiye’de 1/4 derece mühendisin maaşının 5,204 TL olduğunu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yaptığı araştırmaya göre Türkiye’deki çalışanların yüzde 40.3’ü asgari ücretle, Yüzde 42.7’si ise asgari ücretin iki katı kadar maaş alarak ailesini geçindirmeye çalıştığını düşünürsek olayın vahameti daha iyi anlaşılır sanıyorum.  Bir mühendisin bile dört kişilik ailesini yoksulluk sınırının altında bir gelir ile geçindirmeye çalıştığı bir ortamda  asgari ücretli bir ailenin nasıl geçindiğini çözmek ileri matematik gerektirir ki çözebilen varsa buyursun çözsün. Çocukların zeka gelişiminin sağlıklı olabilmesi için gerekli olan beslenmenin bir maliyeti olduğu çok açık bir gerçektir. Kaliteli beslenmenin en temel öğesi (vegeteryanlar kızacak ama) kaliteli kırmızı ettir. Özellikle gelişmekte olan çocuklar için elzem olan esansiyel aminoasitler, kaliteli demir, mineraller ve kaliteli protein için kırmızı et mutlaka tüketilmesi gereken bir besindir. Ayrıca diğer kaliteli besinlerde gençlerin beslenmesinde olmalı, bulundurulmalıdır.

Fakat maalesef ekonomik koşullar insanların kaliteli beslenmesini değil aç kalmamasını önceliyor ve bu durum esansiyel aminoasit ve mineral deposu olan besinlerin alınmasını değil basit karbonhidrat ağırlıklı beslenmeyi kaçınılmaz kılıyor. Sonuç olarak beyin ve zekayı geliştiren sağlıklı beslenme rejimleri yerine şeker hastalığı gibi sistemik hastalıklara davetiye çıkaran, zekayı değil göbek çevresindeki yağ dokularını besleyen, boyuna değil enine büyüyen nesiller yetişmesine sebep olan basit karbonhidrat yığınlarıyla beslenmek talihsizliği yaşanıyor.

Çocuklarımızın başarısız sonuçlar almasının sorumlusu, onları yeterli ve sağlıklı beslenme olanağından mahrum bırakan ekonomik olumsuzluklar ve insanlarımızın büyük bir kısmının yoksulluk sınırının altında yaşama mecburiyetine mahkum eden reel koşullardır. Sırf ucuz diye okulda ders aralarında bir liralık insülin bombası basit şekerler ile veya sekiz liraya satılan sağlıksız, beyin ve zeka düşmanı tavuk dürümler ile beslenen gençlerimizden zeka gerektiren başarılı sonuçlar beklemek haksızlık olur diye düşünüyorum.