Ünlü tarihçi İlber Ortaylı Hoca’mızın ‘Tarihin Aynasında’ isimli kitabını okuyana kadar, ben de Ziraatçı  mantığını yanlış bilirdim.

‘Ne anlarlar’ anlamına gelen  küçümser bir ifade olduğunu sanırdım..

Tabi öğrenmenin yaşı yok, biz de öğrendik sonunda doğrusunu.

Diyor ki İlber Hocamız; Bu mantık bir ziraatçı  için olmazsa olmaz  çok doğru bir mantıktır. Zira adam tarlasını ekecek, aldığı ürünün bir kısmını kendi ihtiyacı için ayırıp, kalanını satıp para kazanacak.

Bu yüzden de  mecburen kısa zamanda ürün alacağı şeyler ekecek.

Yani kalkıp 5-10  sene sonra mahsul  alacağı bir şey  eker mi?

Ekerse hem aç kalır, hem de parasız!..

Ancak bu mantık her şeye uymaz..

Kendisi kitabında  buna başta  Milli Eğitimi örnek veriyor..

’Bu yüzden her sene yap-bozla zaman harcıyoruz ama ortaya bir şey çıkmıyor” diyor..

***

Bunu okurken benim aklıma direk futbol geldi.

Başta büyük kulüpler ve tabi Trabzonspor..

‘Biran önce şampiyon olalım’ düşüncesiyle yapılan yanlışlar.

Her yıl onlarca  pahalı transfer yapıp, bir türlü sonuca ulaşamayan..

Hiç yararlanamayacağı  oyunculara  Dünya’nın parasını verip  ,göndermek için de cebine daha fazlasını koyan..

Bu yolla bir yere varamadığını  göre göre , yine de doymaz  bir  iştahla  hem ekonomisini , hem de az uğraşılsa 10 sene yararlanacağı gençlerini,hem de Trabzonspor ilkelerini  heba eden bir Trabzonspor..

***

Oysa bu kulüp  başlangıçta uzun süre  uygulamıştı bu mantığı..

 Berabere kalsa Birinci Lige yükseleceği son maçta , Ankara’da PTT’ye 1-0 yenilerek yaşadığı büyük hüsran  sonunda   mecburen vazgeçmişti bu yanlıştan..

Şimdi baktığımızda iyi ki yenilmişiz o gün PTT’ye diyoruz..

Çünkü o gün kazansak ya da berabere kalsak, ortada ne o Efsane oyuncular, ne de bir Trabzonspor Efsanesi olacaktı.

***

İstemeye  istemeye, zorunluluktan,  ve de  gönülsüz olarak girilen o yolun sonunda  ortaya  o muhteşem Trabzonspor  çıktı ortaya..

Elbette yine dışarıdan hem yerli hem de yabancı oyuncular geldi.

Yine paralar harcandı.

Lakin  bu işler doğru tespitlerle,  ileri dönük hesaplarla,  gerçekleştirildiği için ortaya öyle bir takım çıktı ki..

Trabzonsporlu olmak bir ayrıcalık oldu.

Öyle bir takım çıktı ki ortaya..

Bir antrenör için Trabzonspor’u ikinci yapmak bile kovulma sebebiydi.

***

Derken biz de uyduk modaya..

Örnek alınan bir kulüp olmaktan uzaklaşıp, İstanbul takımlarını taklit eden bir takım konumuna geldik..

Ve tabi   duman olduk..

Önce için için yandık, pek görülmedi..

Lakin aynı yanlışlara devam ede..

Ha bire transfer ha bire transfer yapa yapa..

Gelinen noktada  telafuz  edilen borç,  700-800 milyon.

O da şimdilik.

Eldeki mevcutlara ve transferde  geleceklerle ,  yalvar yakar göndereceklerine vereceklerile  milyarı buluruz!..

Bugün  ilan edilmemiş bir iflastadır Trabzonspor..

Taraftarlık da, yöneticilik de ıstıraptır aslında..

Bir tek futbolculuk   keyiflidir..

Garanti sözleşmelerle ve yüksek ücretlerle..

Çünkü aynı yanlışları yapa yapa bulmaya çalıştığımız doğru o kadar uzağımızdaki..

***

Hadi  diyelim hesap tuttu  da kısa zaman sonra bu  şekilde  şampiyon olduk ..

Peki sonra ne olacak?

Bu borcun KDV’si bile olmayan gelirinle gideceğin en iyi yer..

Çinlilerle ya da Araplarla ortaklıktır..

Yaşayan görecek..

***

İlkini ben çekeyim  ikinciyi  sen atarsın!.

Çok eski devirde ,İdmanocağı’nın  bir maçı..

Çift vuruş kazanılır, yiğit lakabıyla anılır Deli İsmet (Özergin) ile Cinemre  Abiler koşar  topun başına..

İkisi de ‘,Ben atacağım ben atacağım’ diye tartışırken,  Cinem Abi, ’ Dur oğlum dur” der.‘ Görmüyor musun hakem çift vuruş verdi. İlkini ben çekeyim ikinciyi sen atarsın!”

İsmet Abi’nin aklı yatar bırakır topu  ,Cinemre’de kullanır atışı. İsmet Abi  de ikinciyi çekecek ama oyun başlar haliyle..

Doğruca hakeme koşan İsmet Abi , ‘İkinciyi niye çektirmedin? ‘ diye hesap sorar ..

Bişe  anlamayan hakem söylenir..

“Ne ikincisiİsmet, benimle kafa mı buluyorsun?

Git oyununa bak, atarım dışarı haa!”

***

Kaçın, Rüşen gene gol attı!

Baba lakaplı kasap Rüşen, Necmiati’nin acar santraforudur.

70’li yıllarda Avnu Aker’de oynanan maçta  24 Şubat’a  karşı takımı 1-0 yenikken bir gol atıp beraberliği sağlayınca, tebrik etmek için arkadaşları koşar yanına.   Ancak Rüşen’in sevinme tarzı tuhaftır. Gelene  yapıştırır  tokatı ,şamarı..

Derken  Rüşen bir gol daha atıp Necmiati’yi  2-1 öne geçirir.

Ancak kimse koşmaz yanıda.

O yönelir takım arkadaşlarına, ancak kaçan kaçana!.

Maçtan sonra yakınır soyunma  odasında;

La, galibiyet golünü attım da, kimse gelip yanıma tebrik etmedi beni!”

‘Git işine ya’ dedi ler.

‘Beraberlik golünde bastın bize şamarı, galibiyet golünde kim bilir ne yapacaktın?”