Trabzon'da yatırımlarda bir duraklama olduğu herkesin malumudur. Bir şehrin sıfatını "büyük" yapmakla Büyükşehir olunmuyor. Her yönüyle büyükşehir olmanın gerekleri vücut bulmalıdır.

Deniz yoluyla bu şehre çok sınırlı bir trafik var. Anladığım kadarıyla biz millet olarak genetiğimizde denizcilik olmadığından bu ulaşım olanağını işlevselleştiremiyoruz.

Halk adına fikir serdeden bizler de kadim geçmişimizin izlerini taşıdığımızdan denizyolları için öyle fazla talepkar değiliz.

Ama demiryolları başka...

Demiri ilk işleyen millet olarak bu konuda böylesine asırlık ihmal içinde kalmak gerçekten bize yakışmıyor.

Taa Ulu Hakan Abdülhamit zamanında altyapısı şekillenmiş Trabzon demiryolu projesi, daha sonra Cumhuriyet'e tevarüs etti.

Atatürk bu konuda samimi girişimlerde bulunduysa da ekonomik imkanların sınırlı olması, düşüncenin kuvve kazanmasına olanak vermedi.

Şimdi yeni tasavvurlar dolaşıyor her yerde.

Yok Sarp-Samsun demiryolu.

Yok Erzincan-Trabzon demiryolu.

Artık masal devrinden hakikat dönemine geçme vakti çoktan geldi de geçiyor bile.

Açıkça ifade edelim ki...

Demiryolu asırlık hasret olarak siyasilerin yakasında bir vebal borcu olarak asılı duruyor.

Trabzon büyüyecekse, bölgenin en önemli şehri olma vasfını sürdürecekse demiryoluna kavuşması gerekiyor.

Bakalım hasret kim tarafından ne zaman hitam bulacak.