Bugünlerde herkesin dilinde bir demokrasi söylemidir gidiyor. Kimilerine göre demokrasi erdemler rejimidir, onu seven ve temsil edenlerin eksiği olmaz. Bazılarına göre demokrasi batı toplumlarının ekonomik yeterliliklerini elde ettikten sonra kabul etmeye başladıkları insana insan değeri veren değerler rejimidir. İnsanlık için bundan daha anlamlı bir yönetim biçimi olamaz. Batıya doğru giden bir gemide doğuya doğru koşanlara göre ise; demokrasi doğu ve İslam toplumlarının yapısını yıkmak için uydurulmuş ve batılılar tarafından parlak bir ambalaj kâğıdı ile geri kalmış ülkelere sunulmuş metafizik değerleri önemsemeyen materyalist bir dünya görüşüdür. Bizim ülkemiz gibi, yaklaşık bir asırdan beri doğulu mu kalacak, batılımı olacak kararını henüz net olarak veremeyen ülkelerde ise demokrasi söylemde güzel nutuk, eylemde ise keyfilikleri öne çıkaran bir yönetim biçimi olarak algılanmaktadır. Öyle ya bir bakıyorsunuz devleti bütün unsurları ile ortadan kaldırmaya yemin etmiş çevrelerin suç işleme cambazları kendi suçluluklarını demokrasi ambalajına sararak topluma sunmakta ve aslında masum oldukları halde haksızlığa uğradıklarını söyleyebilmektedirler.

Şimdi gelelim asıl meselemize; Son günlerde çokça konuşulan bir gelişme var. Diyarbakır, Van ve Mardin belediye başkanlarının “suçu ve suçluyu övme” fiiliyle başlayıp, dağdaki eşkıyalar ile kafa ve kasa birliği yaptıkları iddiası ile görevden alınmalarını milletimizin kahır çoğunluğu memnunlukla karşılarken, bazı çevreler de uygulamanın mahkeme yolu ile olması gerektiğini öne sürerek eleştirilerde bulunmaktadırlar. Hâlbuki demokrasi kültürüne inanmış bir toplumun, bu değerleri yok etmek anlamına gelen “suçu ve suçluyu övme” fiili karşısında aynı tepkiyi koyması gerekirdi. Elbette ki demokrasi ile yönetilen ülkelerde yapılan her türlü iş ve işlemler hukuka uygun olmalıdır.Bugün demokrasi kültüründen bahsedenler, daha önce sabıkaları bilinen ve dağdaki terörist ile dolaylı olarak işbirliği yapmış bazı belediye başkanlarının hapisten çıkabilmesinin demokrasiye aykırı olduğunu hiç seslendirmediler. Aynı kişilerin bilinen geçmişlerine rağmen YSK tarafından adaylığının uygun görülmesinin demokrasiye ne kadar uygun olduğunu dillendirmediler. Ya da, demokrasinin faziletinden hiç bahsetmediler. Bu ve benzeri başkanlar önceki tutum ve davranışlarını devam ettirip, milletine ve devletine karşı, dağdakiler ile işbirliği içerisinde oldukları tespit edildiğinden görevden alınıp yargılanmaya başlayınca bazı çevreleri demokrasi sevdası sardı! Bu hastalıklı yaklaşımlar ile elbette ki demokrasi ne gelişir ve nede güçlenir. Demek ki biz bir kere demokrasi kültürünün evrensel ilkelerine inanmış değiliz. Onu işimize geldiği zaman suçluyu hapsetmek, işimize gelmediği zaman, suçluyu hapisten çıkartmak için kullanabiliyoruz. Bazı zamanlarda da suçu ört-bas etmek için demokrasi söylemi sihirli bir değnek gibi sahiplenilebiliyor. Böyle olunca da bazen kahramanlar hain, bazen de hainler kahraman rolünde kabul görebiliyorlar.

Demokrasinin en büyük erdemi, millete kendini yönetecekleri seçme imkânını tanımasıdır. Bu demokrasinin olmazsa olmaz kuralıdır. Ancak seçilenlerinde kendilerini seçenlere ve kanunlara karşı sorumluluklarını unutmamaları gerekir. Adı geçen belediye başkanları demokrasinin nimetlerinden yararlanıp başkan seçildiler ama seçildikten sonra, devlete ve millete sadakat yemininin gereğini yerine getirmediler. Bunu millette görüyor, devlette biliyor ve gereğini yapıyor. İddialar ise vahim; teröristleri işe aldılar, şehit yakınlarının yasal haklardan yararlanarak girdikleri belediyeden dışarı attılar, sözde eş başkanlar ihdas ederek dağdaki inlerinde saltanat sürenlerin emirlerini harfiyen uygulamayı başkanlık zannettiler. Her gün evlatlarını kaybetmenin feryadını haykıran bu milletin ve onun savunucusu devletin bunu görmeyeceklerini zannettiler. Bütün ihanetlerini demokrasi ambalaj kâğıdına sararak istediklerini yapabileceklerini zannettiler. Devlet her zaman olduğu gibi zamanı geldiğinde bu işe dur deyince, etki alanındaki bütün paydaşlarla; demokrasi şarkıları söylemeye başladılar!Sormak lazım hangi demokratik ülkede, kendi evlatlarını katleden katillere sadece demokrasi vardır diye dolaylı müsamaha gösterilmektedir! Sormak lazım hangi demokratik ülke, demokrasinin nimetlerinden yararlanıp seçimle işbaşına gelenlerin, ihanet içinde olanlarla ilişkisine, sadece demokrasi yoluyla seçilmiş diye göz yummaktadır? Sormak lazım, demokrasi vardır diye; devlete ve millete alenen ihanet edenlere müsamaha mı gösterilmesi isteniyor?

Sormak lazım farklı düşünmek hainlerin hainliklerine dolaylı da olsa demokrasi adına sahip çıkmak mıdır? Sormak lazım demokrasi suçluyu savunmak ve suçu örtmek için kullanılacak bir ambalaj kâğıdı mıdır?