Ne tek başına umut vardır ne de tek başına umutsuzluk. Her ikisi de bir aradadır ve bu Umudun Diyalektiğidir.

İşte tam da bu noktada, Demokrasiyi öncelemek isteyen insanlara düşen ödev ise Umutsuzluğu Umuda evirmek olmalıdır…

Peki, umutsuzluğu umuda nasıl dönüştürebiliriz?

Bunun için öncelikle bizi umutsuz kılan nedenleri doğru saptayıp, doğru tanımlamamız gerekir. Bir bilimsel makalede saptandığı üzere; önceliğimiz, bugün içinde bulunduğumuz nedenleri doğru bilmektir. Ardından da bu nedenleri şu yöntemlerle hayatımızdan uzaklaştırmamız gerekiyor.

Öncellikli yöntem KATILIM’ dır; Her yerde, her konuda, her koşulda katılım… Siyasette, eğitimde, yaşamın tüm alanlarında uygulayacağımız ilk yöntem katılım… Katılacağız ve düşüncelerimizi özgürce ifade edeceğiz.

Salt seçimden seçime değil, tüm siyasi platformlarda ve oluşumlarda… Üniversiteler başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarında… Çarşıda, pazarda Yaşamımızı etkileyen tüm alanlarındaki karar organlarına, bütün karar süreçlerine katılım ilk koşul olmalıdır.

Ve bu katılım, Demokratik katılım şeklinde yaşam bulmalıdır.

Örneğin; Tarafların kendi kriterlerine göre saptadığı kişilerle değil, o süreci yaşayan tüm bileşenlerin katılacağı bir süreç. Bugünlerde Demokrasinin ayrılmaz parçası olarak tanımladığımız siyasi partilerimizin iç işleyişine ilişkin,  üyelerinin katılımıyla gerçekleşen seçimlere denk geliyoruz. Ama bu katılım sizce ne denli demokratik?

Grup liderlerinin fıtratına uygun, değişik süzgeçlerden geçirdiği! Yönetimlerinin devamlılığını pekiştirecek, kişi ve gurupların oluşturduğu seçim almaya yönelik listelerin katılımına izin veriyor, böylece de gerçek anlamda söz-yetki ve karar alma süreçlerinde Demokratik bir katılım kubbede hoş bir seda olarak yankılanmaya devam ediyor!...

Tıpkı, bulunduğu platformdaki demokratik işleyişe ilişkin kaygılarını dile getiren Sayın Haluk Pekşen’in ifadesinde anlam bulduğu gibi;

“Blok liste uygulaması var olduğu sürece siyaset yapabilmek, birilerinin adamı olmakla mümkündür. Blok liste kutuplaşmayı, küskünlüğü tetiklemektedir.

Delegenin iradesine ipotek koyan, delegelerin özgür iradeleriyle seçimlerini yapmasını engelleyen bir yöntemdir. Bu nedenle partimize yakışan bir demokratik işleyişi hayata geçirmenin birinci şartı blok listenin terk edilerek çarşaf liste uygulamasına geçilmesidir.”

Tabii ki burada hedeflenen Çarşaf liste yönteminin demokratik teamüllere uyumluluğu, salt delegelerin değil, tüm üyelerin doğrudan katılımıyla gerçekleştiği oranda anlam bulmuş olacaktır.

Bir diğer yöntem DEĞİŞİM dir; Değişimden yana olmalıyız. Hiçbir korkuyu, tabuyu, kuralı… düşünmeden, irdelemeden, tartışmadan kabul etmemeliyiz.

Zira toplumun değişimi, bizim onu dönüştürmemizle olanaklıdır. İçimizdeki korkulardan toplumsal tabulara kadar, uygulanan tüm kuralları sorgulamalıyız. Bunun için bilgi, birikim ve cesaret gerekiyor… Umutsuzluğu umuda dönüştürmek için yola çıkanlar bu cesareti gösterebilmelidir.

Bizim görevimiz, bize dikte edilenleri, bize dayatılanları değişmez kabul etmek değildir. Bizim ödevimiz, bütün bunları kendi akıl süzgecimizden geçirip gerçeğe özgür irademizle ulaşmak olmalıdır.

Boş sözlerle zaman kaybetmeyeceğiz. Zamanı boşa harcamayacağız. Her bir şeyi biz kendimiz üreteceğiz… Üretmediğimiz hiçbir şey bizim değildir. Biz ancak kendi ürettiklerimizle kendimizi varlayabiliriz.

Unutmayalım ki, “Tarihte hazıra konmak”  gibi bir kolaycılık yoktur… Ve bize hazır sunulmuş bir gelecek de söz konusu değildir. Geleceğimiz ancak kendi ellerimizde şekillenecektir.

Onun içindir ki; dünyanın neresinde olursa olsun bütün hak ihlallerine, yıkım ve kıyımlara ayrımsız karşı çıkıp. İnsan onuruna en çok yaraşanın, Özgürlüğün,  Adaletin ve Barışın takipçisi olmalıyız.

İşte ancak o zaman Gelecekten Umutlu Olabiliriz…

Umutla sarmal bir hafta sonu dileklerimle.