Hepimizin malumudur Trabzon zor bir şehir.

İnsanı zor, coğrafi şartları zor, günlük yaşantısı zor.

Bu günlük yaşantıyı denetimsizlik ve boş vermişlik daha da zorlaştırıyor.

Elbette şehrimizi zorlaştıran birçok neden var ama bu zorların başında da şehir içi trafik sorunu geliyor.

Dün sabah bizzat şahit olduğum bir durumu sizlerle paylaşmak isterim.

Eminim ki bu tür durumlarla gün içerisinde sizler de çok defa karşılaşıyorsunuz.

Dolmuş ile işe gidiyordum. Dolmuş İnönü Caddesi’nde Trabzon Valiliği’nin önüne geldiğinde durdu.

İlk anda neden durduğunu anlayamadım. Bir baktım trafik lambaları var.

Kendi kendime herhalde kırmızı ışığa denk geldiğimiz için durduk diye düşündüm. Çok değil birkaç saniye sonra gözüm trafik lambalarına ilişti. Kontrol ettim, bir baktım kırmızı değil de yeşil yanıyor.

İyice merak ettim. Yeşil yanarken trafik neden ilerlemiyor diye.

Dolmuş arka taraflarda olduğundan ve önümüzdeki araçlar da görüş mesafemi kısalttığı için ilk anda ne olup bittiğini anlayamadım.

Dolmuşun içinden ileriye doğru biraz daha dikkatli bakınca bir de ne göreyim.

Dapdar olan yolda upuzun bir TIR trafiği felç etmiş.

Koskocaman TIR, ara sokaktaki dapdar bir alana girmeye çalışıyordu.

TIR yolu kapatmış, trafiğin akışını engelliyordu.

Arkamızda bulunan araç sürücüler doğal olarak kornalara basmaya başladı.

Bir yandan trafik sıkışıklığı, bir yandan gürültü kirliği.

Bu durum zaten sinirli bir yapıya sahip olan insanımızı daha da gerginleştirdi.

Kimi sürücüler, araçlarının camından kafalarını çıkararak tepkilerini ortaya koydu.

Korna sesleri ve bağrışmalar birbirine karıştı.

Bu karmaşa devam ederken TIR sürücüsü ise hala dar sokağa girmeye çalışıyordu.

Bir denedi olmadı, iki denedi yine olmadı. Dakikalarca bir ileri bir geri gidip durdu.

Arka sıralardan ise korna seslerine bir de ambulansın siren sesleri eklendi.

İnsanlardaki telaş daha da arttı. Nasıl artmasın ki belki de o ambulans, Numune Hastanesi’ne acil bir hastayı taşıyordu. Yüksek ihtimal.

TIR sürücüsü ise hala dar sokağa girmeye çalışıyordu. Dakikalarca bekleyişten dolayı bizim dolmuş içerisindeki yolcularda iyice gerginleşerek söylenmeye başladılar.

Yolcular haklı olarak “Hiç şehir içerisine de koskocaman bir TIR girer mi? Bu nasıl iştir? Buna yetkililer nasıl izin verebiliyor?” diyerek tepkilerini dile getirdiler.

Uzun bir bekleyişin ardından inatla dar sokağa girmeye çalışan TIR sürücüsü nihayet yuvasına konuşlanabildi siren seslerine ve arkasında sinir küpüne dönen araç sürücülerine hiç aldırmadan.

Ardından da trafik akmaya başladı. Sağ olsun duyarlı vatandaşlar, ambulansa öncelik tanıyarak ona yol vermeye çalıştı.

Evet durum bundan ibaret.

Bu olay şehrimizdeki denetimsizliği bir kez daha gözler önüne serdi.Yazdıklarımız hikaye değil, hakikat. Gün içerisinde bu trafik keşmekeşini defalarca yaşıyoruz. Buna hep şahit oluyoruz.

Defalarca anlatılmaya çalışıldı. Yazıldı, çizildi. Şehir içerisine büyük araçlar, girmesin diye.

Hem ulaşımı zorlaştırıyor hem de insanlara nefes aldırmıyor bu büyük araçlar.

Şimdi yetkililerimiz şunu diyebilirler, ‘Bizler gereken denetlemeleri yapıyoruz’ diye. Madem öyle bu TIR’ın o caddede işi ne?

Ayrıca bu tür olaylara bir kere şahit olmuyoruz ki. Defalarca şahit oluyoruz.

Yetkililerimize de haksızlık yapmak istemeyiz ama bence birkaç günlük göstermelik denetimler yerine bu tür olayların yaşanmaması ve şehrin nefes alabilmesi için kökten çözüm şart. O da şehre giren büyük vasıtalara artık izin verilmemesidir. Yollar ve caddeler zaten dar. Bu hakikat ortadayken gereken neden yapılmaz?