Devlet, yüzü sert, sözü dert bir kapı değildr. Kapısı çalındığında evde yokum numarası çeken misafir istemez kişi hiç değildir. Devleti meymenetsiz göstermeye kimse kalkmasın. Hele hele devlet görevi yapan devlet görevlileri bu mevzuya çok dikkat etmelidirler.

Geçenlerde eski bir muhtar mahallelerindeki ilkokul meselesini konuşmak için ilin en önemli kapısına başvurmuş, kapı yüzüne duvar olmuş. Nezaketi, nezaheti bilen bir eski muhtara karşı böyle bir muamele nasıl yapılmış anlamış değilim.

Çok müteessir bir ruh hali üstündeyken kendisine tesadüf ettim. Yıllardır bu memleketin güzel bir beldesi olan Akçaabat Söğütlü’de muhtarlık mesuliyeti üstlendiğini ama ilk kez ilgilenilmediğini düşündüğüm bir problemi dile getirmek için inisiyatif alarak kapı tıklattığını, gel gör ki adeta kalemden kelama geçmeden defedildiğini anlattı.

Biz gazeteciler herkesi dinleriz ama anlatılanların bir de karşı taraftan da dile getirilmesini işitmek isteriz. Gerçi biz insanlarla görüşe görüşe kişilerin neyi ne maksatla söylediğini çözecek kadar tecrübeye sahip olduğumuzu da inkâr edemem. Muhatabımın her sözcüğünden hakikat damladığını sezmedim desem haksızlık olur.

Gelelim devlet kapılarının şefkati meselesine. Yıllardır siyasi kudreti elinde bulunduranlar devlet kapılarında vatandaşa güler yüzle muamele edileceğinden dem vurup duruyor. Demelerine diyorlar ama beri tarafta eskimeyen o rutin davranışlar sürüyor. Ya ipe un seriliyor ya da ipe sapa gelmez mavallarla vatandaşa yol veriliyor. Çözüm denen şey yine Kaf Dağı’nın ardında kalan bir umut oluyor.

Hislenmiş, gözünde hafif bir sis bulutu belirmiş muhtara “sen görevde değilsin, olmuyorsa vazife başında olanlar düşünsün” diyorum. Eski muhtar yüzüme söylediklerimde hakikat mi var yoksa şaka mı diye bakıyor, yüzümde gerçek söylenmiş bir düşünce çizgisi yakalamış olacak ki Karadeniz fırtınası gibi patlıyor.

“Bir yerde bir eksiklik gördüğünde vazifeye atılmak için şartı şurtu ararsan sen ne Türk olursun ne de Müslüman. Herkes tespit ettiği sorunu çözse vazifeli insanlar kötü söz işitmez.

Etrafta kötü söz azalırsa mutlu söz meydana çıkar. İyi için vazife verilmez, o vazife doğduğumuzda bize verilmiş zaten”.

“Kusura kalma muhtarım. Ben seni ununu eleyip eleğini asanlardan sanmıştım. Yanıldım, sürçilisan yaptım. Her kuşun eti yenmezmiş”.

Son söz: Devlet kapısı düğüm değil çözüm kapısı artık olsun!