Günümüz içerisinde bulunduğumuz kronik ve vahim şartlar altında tüm Dünya insanları adeta paniğe uğratıldı. Herkes bir taraftan kendince ya bir şeyleri empoze etmeye çalışıyor ya da “Bu handa benim de bir eşeğim olsun” kavlince ortalığın tozu dumanı arasında “Komplo teorileri ile” insanlara “Felaket senaryosu- disaster senario” üretip kendilerini bir yerlere oturtmaya çalışıyorlar. Bunlardan en önemlisi insanlığın digitalize olup teknolojinin emrine girmesi gibi bazı yüksek tempolu fikirlerle adeta insanları TV’lerin veya arkadan kurmalı basın medya araçlarının kurbanı daha doğrusu esiri yapmaya çalışıyorlar. Elbette herkesin bu yolda kendine göre bir gayesi, hedefi ve planı var. Hiç birinin insanın, insanlığın ne durumda olduğu veya olacağı umurlarında bile değil. Zaten insani değerlerin nötrleştirilmeye başlanıp maddiyatın ve materyalizmin yükselmeye başlaması da bu planın bir parçasıdır.

İnsanoğlu zaten zorlaşan hayat şartları ve ekonomik durumları ile bir tereddüt hatta sersemleme devresinde bocalayıp durmaktadır. İşte bir topluluğu veya bir kimseyi kendi esaretiniz altına almayı hesap ettiğiniz de yapılacak ilk şey karşındakini fikren önce sıfırlayıp sonra da kendi fikirleriniz ona maniple ile empoze ederek onu kendinizleştirebilirsiniz. Yani esaretin kapısına getirip sırtına bir yumruk veya kıçına bir tekme atarak kendinizin yarattığı digital ve afaki dünyanıza mahkum edersiniz. Fakat bu denli kimselerin ortada unuttuğu bir konu var. O da insanların salt anatomik yapıdan ve hislerden oluşmadığı mutlaka bir ruh yapısının olduğudur. Elbette zaman zaman ortaya çıkan bazı manyaklar milletleri ya birbirine düşürerek ya da içeriden devrim-İhtilal veya darbelerle kendi yeknesak ve esaret düzenini oluşturmak isterler.

Elbette bu denli kimseler tarihte Nemrutlar, Firavunlar, Kisralar ve Hitler vs adları ile gelmiş fakat geçip gitmişler. Düzen yine ruhsallığına oturmuştur. Ancak bu düzende insan oğlunun birilerinin esaretine düşmesinin veya bazı felaketlere maruz kalmasının en büyük sebebi kendi bedeni değerlerini ön plana çıkarıp ruhsal yapısını ve alemin hatta bu aleme gelişinin ayrıca getirilişinin sebeplerini veya müsebbibini unutarak sadece arzularına varabilmek için kişiliğini kaybedip kendi rızası ile esareti kabullenmesidir.

Sonuca yakın devrede her ne kadar emperyalizme, oligarşiye, sömürüye karşı olduğunu haykırsa da kendi menfaatleri mevzubahis olunca maalesef bu kavramları unutur hale geliyor. İşte bu çelişkili durumlardan kurtulmanın en büyük çaresi kendisinin digital, materyal veya sadece anatomik bir yapıda değil ama ruhsal bir gerçekliğe sahip olduğunu hatırlayıp buna göre tüm şeytanlarını bastırarak hayatını düzenlemesi gerekir. Elbette yeryüzünün manevi ve iki ayaklı şeytanı da hiçbir zaman noksan olmadı, bundan sonra da olmayacaktır Sanırım ne demek istediğimi anladınız uzun lâfa gerek yoktur. İyi haftalar.