BRÜKSEL: Ayrılıkların hiç hoş yanı/yönü olmadığını bilirsiniz. Bugün de benim ayrılık günüm.  Daha önce de buraya geldiğimde Türkiye'den ayrılırken hüzünlü, tarifsiz bir duygu fırtınası yaşayarak geldim.

Şimdi köprünün bir tarafında ayrılık, karşı tarafında buluşma, sevinç ve mutluluk...

Bir tarafta sevgililer varsa, öbür uçta da başka sevgililer...

Anavatan Türkiye'ye ne denli bağlı olduğumu test bile ettirtmem...

Ama dünya sadece Türkiye değil ki...

Sevgi bağları tüm dünyayı duygusal anlamda kucaklama olanağı sağlıyor insana.

Brüksel'e gelirken, buradaki kızımı/damadımı en başta da sevgili torunumu görme özlemim vardı.

Şimdi ayrıldığım şu dakikada yeni bir özlem süreci başladığını belirtmek durumundayım.

Kendi kendime soruyorum: Acaba yaşam hep özlem midir, diye...

Türkiye'ye yeni deneyimlerle dönüyorum.

Bunlar mesleksel olduğu kadar;  yaşamsal deneyimler...

Batı'nın son yıllarda sömürmek üzerine kurguladığı yaşam kaynağının; masum/gelişmemiş insanların/toplumların felaketine dayandığını maalesef gören yok bu dünyada.

Gören, haykıranların sesi ise; Batı'da yankı bulmuyor, kulaklar duymuyor.

Bu nereye kadar?

Yirminci yüzyılın başından bu yana dinmeyen Batı'nın sömürü iştahını bu çağda mazlum uluslara örnek olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün yaktığı özgürlük meşalesi hala umut ışığı olmaya devam ediyor.

Ne yazık ki Batı'nın da; sömürü tezgâhını tekrar-tekrar çalıştırmakta çirkinliği de...

Yüz yıl önce Türkiye'nin ayağa kalkmasını istemeyen, bastırmaya kalkan Batı dünyası,

Ülkemizi AB sınırları içine almamakta ısrar ediyor.

Dahası, kendi çıkarları çizgisine çekip; diğer uluslara uyguladıkları "emir kulu" olmasını istiyor.

Toplumsal yaşamın, kimi yönetimsel uyumsuzluklarının giderilmesi çabaları yarım yüzyıldır sürüyor, ama AB "inadım inat" noktasına Türkiye'den ödün/taviz koparma bekliyor.

Önerilen her kapı arkasında Türkiye'nin yarını için güvence yok.

Görünen manzara, bizde kimi siyasilerin çok haklı olarak da belirttiği gibi "AB bir Haçlılar kulübü" kimliğine hiç toz kondurmak istemiyor.

Özetlersem, güzel ülkeme dönüyorum.  Batı dünyasının Türkiye'ye karşı yarım yüzyıl önce takındı tutum bir "kindarlık noktası"na geldi bugün.

Daha çok yazılacak konular var.