Kibrin pervazını çakarken rastladım ona. Bir fikri ağzından düşürmeyegörsün, saçma olsa da iflah olmaz şekilde savunur fikrini. Sen istersen kırk dereden su getir, onda bir adımlık değişiklik yapamazsın.  “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur”  böyleleri için söylenmiş bir mektep-name herhalde.

Açıkçası dost zırvalarsa yarası derin oluyor.

Bu pervaz ustası;

“Türkiye için Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması korkulacak şey değildir” diyor.

Devlet bilmiyor, Cumhurbaşkanı bilmiyor, Başbakan bilmiyor, Devlet Bahçeli bilmiyor bizim pervaz ustası tarihçimiz biliyor.

Hatta Kılıçdaroğlu bile bu konuda hükümetle beraberken bu pervaz ustası büyüğümün fikrinde diretmesi anlaşılır gibi değil.

Kendine göre gerekçeler ileri sürüyor; ama “ticari menfaat” üstünde bütün söylemini bohçalıyor.

Hani kendisini sevmesem ağız bozabilirim. Çünkü Türk’ün çıkarlarının önüne babam set çekse ona tahammül edemem. Tabii böylesine çıplak söylemiyor görüşünü, dağların ardına saklaya saklaya merhaleli bir yöntemle yapıyor bunu.

Desem ki Kürtsever bir kökten neşet etmiş, değil. Ya bizimle tartışmayı şiddetlendirmek adına ya da yanlış ifadesini yalamama adına diretiyor.

Biz Trabzon’da aşırı solun sazını çalanlarda bu tür söylemleri gördük. Yüksek hümanistlik payesi kazanmak için memleketi kaybetmeyi göze alabilecek bu zevatları biliyoruz da bu pervaz ustaya ne oluyor.

Biz fikrin şeraresiyle cidal ederken sonradan gelenlerden bir kişi dahi pervaz ustaya hak vermedi.

Bazen bizim ‘aydın’ımız karanlıkları seçiyor. Farklı bakmak adına böylesine kendini zorlamaya ne lüzum var. Farklı bakmaya ben de mutiyim ama iş milletin bekasına dayanınca bu lüksü yakmam, mum yeter derim.