Son oynadığımız Adanaspor maçından sonra hem camianın hem de yetkililerinin dillendirdiği bir kavram var. “Son haftalarda Trabzonspor’da düşüş var.” Bu ifade yerel ve ulusal tüm yorumcuların ortak görüşü. Son maçıyla bu yöndeki eleştirilerin dozu oldukça arttı.

Ancak Adanaspor maçındaki bu görüntüyü “genel düşüş” formatının içine koymayarak ayrıca değerlendirmeliyiz. Çünkü 4-5 haftalık gerilemenin dışında tutulması gereken bir karşılaşmaydı Adanaspor maçı.

***

Trabzonspor’un kötü oynadığı ve sonuçların iyi olmadığı maçların çoğunda istek, coşku, mücadele arzusu öne çıkan duygular olarak göze çarpıyordu. Bu maçta ise Trabzonspor bu duygulardan da yoksundu. Bu maçtaki dağınıklığın sebebi acaba maç öncesi konuşulan Avrupa kupaları hedefiyle ilgili kafa karışıklığı mıydı? Küme düşmüş bir takımla oynayacak olmanın rehaveti miydi? Hava sıcaklığının oyuncular üzerindeki fiziksel etkisi miydi? Ya da gelecek haftalarda oynanacak olan Başakşehir ve Fenerbahçe maçlarının zihinleri meşgul etmesi miydi? Yoksa tümü birden bu maça odaklanmayı engelleyen unsurlar mıydı?

Bütün bunların doğru cevabı gerek kulübün gerekse takımın içinde biliniyordur aslında. Bu maça özel görünen sorunların aşılması da zor değildir. Yeter ki yetkililer özeleştiriyi gerçek anlamda yapabilsinler.

Ancak bu maçtan kurtulup, son haftalardaki problemin ne olduğunu bulabilmek ve çözümler üretmek daha doğru bir yöntem olur kanısındayım.

***

İkinci yarıyla birlikte çıkış yakalayan ve üst üste puanlar alarak lig sıralamasında önemli ivme yakalayan Trabzonspor’un öne çıkan özelliklerine baktığımızda fiziksel yeterlilik, rakip sahada baskı, dayanışma, mücadele azmi gibi olumlu özelliklere sahip olduğunu görüyorduk. Bu kazanımlar Trabzonspor’a önemli ölçüde takım karakteri ve özgüven kazandırmıştı. Fakat bu sahip olunan özellikler birçok şeye yetmesine rağmen, her şeye yeterli değildi. Ligde önemli konuma gelen güçlü bir Trabzonspor’a karşı rakiplerinin bakış açılarının değişmesi, oyun sistemlerinin, stratejilerinin boyut değiştirmesi karşımıza önemli zorluklar çıkarmaya başlamıştı. Trabzonspor’u yenmeyi düşünen takımların yerine, artık Trabzonspor’a yenilmemeyi düşünen takımlarla oynuyorduk. İşte zorluk burada başlıyordu. Yeterli görülen özellikler yetmez oluyordu.

Bu aynı zamanda şu demekti; şampiyonluğa oynayacak takımın yaşayacağı zorlukla karşılaşmaya başlamıştınız. Kadro derinliği olan, maçtan maça hatta maç içerisinde alternatif oyun düzenine geçebilecek, yılda birkaç maç dışındaki tüm maçları rakip sahada oynamak zorunda olup çözüm üretebilecek bir takım ihtiyacı açıkça görülmeye başlamıştı.

İşte Adanaspor maçının dışındaki genel düşüşün bize gösterdiği tablo; şampiyonluğa oynayan bir takımın formatı bugünkünden farklıdır. Önemli dirençlere karşı hem psikolojik açıdan hem de teknik açıdan daha güçlü olmayı gerektirir.

***

Daha güçlü olabilmek için ise düşüncelerimizin idealist fakat adımlarımızın mutlaka realist olması zorunluluktur. Gerçek hedeflerinize gerçekçi olmayan yöntemlerle ulaşmanız mümkün değildir. Aksi halde hayallerinizi ertelemeye devam edersiniz. İlgililerin dikkatine...