Son günlerde hepimizi yakından ilgilendiren sosyal medyanın kullanımı ile ilgili yapılacak düzenlemeler sıkça konuşulmaktadır. Bazılarına göre bu konuda yapılacak düzenlemeler özgürlüklerin önündeki engel olarak algılanmaktadır. Eğer insanlar istediklerini yazıp düşündüklerini İfade edemezlerse bu onların özgürlüklerinin sınırlanması anlamına gelir. Elbette ki insanın düşündüğünü yazması, bunu başkalarıyla paylaşması en tabii hakkıdır.

Burada tartışma konusu olan Türkiye gibi ülkelerde henüz kanuni düzenlemeleri olmayan “sosyal medya” kullanımının hukuk çerçevesi içerisinde olması gerektiğidir. İnsanın özgürlüğü vazgeçilmez değerlerindendir. Bununla birlikte aynı zamanda insan kendi özgürlüğünün sınırlarının başkalarının özgürlüklerinin başladığı yerde bittiğini bilmesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Sosyal medyada açılan sahte hesaplarla kişilere iftira, hakaret ederek gizli hesaplarla kendini saklayanların yaptıkları özgürlük kullanımı değildir.

Eğer bir kişi istediğini yazıp söyleyebileceğini düşünüyorsa; kanunlarla belirlenmiş insan haklarına karşı yaptığı ve yapacağı saldırıların da hesabını vereceğini peşinen kabullenmelidir.

Bu bakımdan son günlerde haklı olarak Meclis’in gündemine gelen sosyal meydanın kullanım düzenlemesinin son derece doğru ve isabetle bir yaklaşım olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Sosyal medya üzerinden özellikle Twitter gibi platformlardan insanlara yapılan hakaretlerle ilgili şikayetlerin, Twitter’ın Türkiye’de bürosu olmadığı için bir ya da iki yılda sonuçlandığını biliyoruz.

Bu zaman kaybı şikayetin caydırıcılığını da ortadan kaldırmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde, örneğin Almanya’da Twitter ile ilgili uygulamalar ilginçtir! Almanya milli güvenliğini ilgilendiren ve insan haklarını ilgilendiren konularda yapılan saldırılar karşısında Twitter’dan 24 saat içerisinde bu saldırıları yapan hesapların kendilerine bildirmesini hükme bağlanmıştır.

Eğer yapılmazsa bunun ağır ekonomik yaptırımları vardır. Gerekirse Twitter kapatılabilmektedir. Bizim ülkemizde ise Twitter’ın, Türkiye’nin ısrarlı isteklerine rağmen bir bürosu henüz açılmamıştır. Bunun sebebi kendilerini Türkiye kanunlarının üzerinde görmeleri ve hiç bir kuruş vergi ödemeden Türkiye’den para kazanmaları ile ilgilidir. Para kazanacaklar ama sorumlu olmayacaklardır! Twitter ve benzeri sosyal kuruluşlar adeta birer şirket devleti haline gelmişlerdir.

Türkiye’nin son derece haklı bir gerekçeyle bu kurum ve kuruluşların keyfi dayatma ve yaklaşımlarını önlemek ve haksız kazançlarını ortadan kaldırmak için bu alanda bir düzenleme yapacağını ortaya koyduğunu görüyoruz.

Bu son derece haklı girişim ile Türkiye bu alanın kontrolsüz kullanımını engellemek istemektedir. Kendisi devletleşen şirketlerin Türkiye’nin kanunlarına uyma zorunluluğunu hissettirmesidir. Burada yapılması gereken kişilerin kimliklerini kısa sürede tespit edebileceği bir sistematiğin getirilmesidir. Böylece kimliği belli olan kişi bilerek ve isteyerek eğer hakaret edecek ve devlete karşı suç işleme cesaretini gösterecekse ve buna özgürlük diyorsa bunun bedelini de ödeyeceğini bilmelidir. İşte devlet bu noktada hodri meydan demek istemektedir. Kimliğin belliyse istediğin gibi yazıp çizebilirsin ancak sorumlusun, bunu da bilmelisin demek istiyor.

Bir vatandaş olarak bu yaklaşımı elbette ki doğru buluyorum. Burada bizi biraz endişelendiren durum şu olabilir; denetliyorum diye İnsanların normal fikirlerine de tahammül edemeyip onları kendince suçlayıp keyfi ceza uygulanabileceği tehdididir. Bu tehdidin olmayacağı garanti altına alındıktan sonra bize düşen, seviyeli ve sorumlu bir sosyal medya kullanımıdır.

Sosyal medyanın düzenlenmesi konusunda devletin geç kaldığını da söyleyebiliriz. Yağma yok, istediğini yazacaksın, hakaret edeceksin, itham ve iftiralarda bulacaksın sonra da ismini sahte bir hesapla saklayıp, kıs, kıs güleceksin!

Böyle bir özgürlük, özgürlük olamaz.

Her zaman devletin ve milletin yanında olanlar diyor ki; düzenlemeye evet, sınırlamaya hayır!