Beş-altı yaşlarındayım. Ağustos böceği yakalamaya çıkmıştık. Nedense yanan-sönen böcekler ilgimizi çekmişti. Oyunu böcek yakalama şekline çevirmiştik. Ama-ne yazık ki;-yakaladığımız böcekler eskisi gibi yanıp sönmüyor, kısa zamanda ölüyordu.

Gece yarısı olmak üzereydi. Sevgili annemin tatlı sesini duymazlıktan geliyorduk. Sabahları erken kalkma sorunumuz olmadığı için geç saatlere kadar oynardık. Bir ara kendimizi köyün başında, en yüksek tepesinde Hacısalihoğlu’nun kayasının yanında bulmuştuk. Aman Allah’ım! Ne güzel bir manzara ile karşılaşmıştık. Beşikten bir dağın eteğinde çok daha büyük yanan, ama sönmeyen böcekler vardı.

Elektriği ilk kez o akşam görmüştüm. Burası Beşikdüzü idi. Köy Enstitüsü yöreye cennet güzelliği kazandırmıştı. Bilgiye ve ışığa haset gönlümü-o gece-Beşikdüzü’ne kaptırmıştım. Beşikdüzü sevdası, bir başka sevda… Öyle bir sevda ki; olumsuzlukları dahi kalaylayan, cilalı bir maden parlaklığı gibi sunan bir sevda. O gün, bugün aynı tazelikte bir sevgi yumağı. O yumağı açmak, içinden-bir koza kurdu gibi-çıkmak mümkün değil. Yüksek tahsil yaptığım ve memleketimden uzakta olduğum yıllarıma hala acırım. Beni bu memleket sevdası öldürecek. Nerede bir olumsuz olay görsem, yaşasam, bu manzara bu güzel ilçeme yakışmıyor derim. İçim cızz eder.

Tıpkı eski ticaret lisesi bahçesindeki güzel! görüntülerde olduğu gibi.

Tıpkı şehir kulübünün arkasındaki odunluğun görüntüsü gibi. İmmar Market’in karşısındaki çöplüğün görüntüsü gibi. Daha neler?.. Alt geçitlerdeki yazıları, pislikleri-insanlık dışı-görüntüleri söylemeye gerek var mı?

Bu gerçekleri dillendirirken bir gerçeğin altını çizmek zorundayım: Ben olumlu fikirlerin hepsine eşit uzaklıktayım. Şu veya bu nedenlerle bu yazıyı kaleme almış değilim. Dedim ya Beşikdüzü sevdası işte…

Bakınız- içi boşaltılmış- bu  güzel ilçemde yakın bir tarihte festival yapılacak. Desti kırılmadan söylemekte yarar var. Beşikdüzü’ne yakışan bir etkinliği canı gönülden alkışlıyorum. Etkinlik dört dörtlük olmasa bile, pazarlanması, sunumu çok başarılı olursa, olumsuzluklar gizlenir. Olumsuzluk, olumluya döner. Yıllardır bu konuda yanlışlıklar yapıldı. Ses ve mikrofon hataları, sunucuların ilmi yanlışları etkinliklerin güzelliklerini kararttı. Dışardan sunucu diye getirilenlerin bir çoğu güzel Türkçemizin başını gözünü yardı.. Milyonlarca lira da uçtu, gitti.

Bakınız Beşikdüzü ve çevresinde onlarca başarılı sunucu bulabilirsiniz. Pîr aşkın abu işi yapabilecek değerler…

Festivallerin esas amacı, kendi değerlerimizi onere etmektir. Böyle olmalı. Şu veya bu sanatçıyı ben televizyonlardan da izleyebiliyorum. Bizi biz yapan, bana benim ezgilerimi, benim dilimle, benim kültürümle bana iletmeli. Festival bu..

Bütün bu dileklere karşın, Beşikdüzü’ne yakışır, kültürüyle, tarihiyle örtüşen bir festival beklediğimizi vurgulamak istiyordum.

Yukarıda belirttiklerimin gelecek festivallerde dikkate alınması dileğiyle, güzel ülkemin güzel ilçesinde güzellikler bekliyorum, bir ilçe sevdalısı olarak… Hoşça kalınız….