Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  "Sorumluluk üstlendiğimiz her yerde hem gönülleri ve zihinleri hem de mekanları  ve çevreyi ümran kılmanın gayreti içinde olduk. Bunu yaparken de tabiat ile  insan, şehir ile çevre buluşmasını en ideal şekilde sağlamaya çalıştık." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında  düzenlenen "2. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi"nde konuştu.

Sözlerine, kongrenin ana teması olan "Şehirlerin Dili Programının"  gerçekleştirilmesinde emeği geçen üniversitelerin, Türkiye Belediyeler  Birliğinin, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğinin yöneticilerini tebrik ederek  başlayan Erdoğan, Avrupa'dan Asya'ya kadar geniş bir coğrafyadan bildirileriyle  bu toplantıya katkı sağlayan bilim, edebiyat ve sanat insanlarına şükranlarını  sundu.

Şehirlerin mekanla insanın buluştuğu yerler olduğunu, medeniyetlerin  de şehirlerde inşa edildiğini dile getiren Erdoğan, her medeniyetin kendi inanç,  ahlak, sanat ve felsefe anlayışı çerçevesinde şehri tanımladığını ve  şekillendirdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sebeple şehirlerin içinde yaşayanların kendi  şeklini verdiği bir kaba benzetildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Tarihe baktığımızda kimi şehirlerin içinde eğlence için insanların  katledildiği arenalarıyla öne çıktığını görüyoruz. Kimi şehirler 'cadı'  suçlamasıyla insanların yakıldığı meydanlarıyla üne kavuşmuştur. Kimi şehirler  ise yüz binlerce canın telef edilerek yükseltildiği devasa yapılarıyla tarihin  sayfalarına kaydedilmiştir. Bizim medeniyetimiz ise 'önce insan' diyen bir  tasavvurun eseri olarak inşa edilmişlerdir. Yahya Kemal'e göre bizim devlet kurma  ve askerlik dışında dünya ortalamasının fevkinde olan üç büyük sanatımız vardır. Bunlar mimari, şiir ve musikidir. 'Hüner bir şehir bünyad etmektir/Reaya kalbin  abad etmektir.' Fatih bu mısralarıyla aslında bizim şehirlerimizin kuruluş  amacını da ifade ediyor. Devleti ve şehri yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan  geçtiğini ifade eden bir medeniyetten söz ediyoruz. Farabi buna 'Erdemli  şehirler' diyor. Camileriyle, medreseleriyle, kütüphaneleriyle, şifahaneleriyle  anılan şehirleri inşa ve imar eden bir ecdadın torunlarıyız biz, biz farklıyız.  Bizim öyle dediğim gibi arenalar vesaire. Bunla ilgili olarak da bazı dostlara  öyle dedim, 'Kapalı spor salonuna arena adını veriyorsunuz. Hiç düşünüyor muyuz  bu ismi verirken?' Ve bunların birçoğunun ismini böyle değiştirdik. Ne demek  arena? Roma'yı biz arenalarıyla tanıyoruz, ama bizim ecdadımız bu tür şeyler inşa etmedi."

"İstanbul her alanda dünyanın merkeziydi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul, Edirne, Bursa, Konya başta olmak  üzere tarihe mal olmuş bütün şehirlerimiz insan merkezli olarak kurulmuştur. Her  sokağı, caddesi, hatta her taşı insanı yansıtan bir anlayışla şekillenen  şehirlerimiz, sahip olduğumuz zengin kültürün, derin fikriyatın ve bu noktada  gerçekten özgün estetik anlayışın bir tezahürüdür. İnsanı tanımanın, anlamanın,  iyi insan yetiştirmenin mekandan bağımsız şekilde tahayyül edilmeyeceğini bilen  eller bu şehirleri yükseltmiştir." diye konuştu.

Bu sebeple Buhara, Semerkand, Tebriz, Kudüs, Medine, Bağdat, Şam,  Kurtuba hülasaten medeniyetin tüm şehirlerinin dünyanın her tarafından alimleri,  fazilet ve irfan sahibi insanları kendisine çektiğini vurgulayan Erdoğan,  konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u fethettiğinde bu şehir 13.  yüzyıldaki Latin istilası sebebiyle ağır yara almış durumdaydı. İstanbul'u  yeniden ayağa kaldıran ve eşi bulunmaz bir şehir haline getiren yöneticileriyle,  mimarlarıyla, kültür ve sanat erbabıyla bizim ecdadımızdır. Daha Amerika  keşfedilmemişken, daha Paris'in, Londra'nın esamesi dahi okunmazken İstanbul her  alanda dünyanın merkeziydi. Avrupa'da insanlar içlerinde şeytan var diye cayır  cayır yakılırken, İstanbul'da bırakınız insanları, güvercinler, kediler, köpekler  bile şefkatle bağırlara basılıyordu. Bugün işte böylesine büyük bir hazinenin  içinden şehirlerin dilini konuşuyoruz. İşte şurada Süleymaniye, şurada Gülhane  Parkı. Buralarda güvercinlikleri görüyoruz. Ecdadımız bunları mimarisinde  tasavvur etmiş ve mimarinin içerisine onu da yerleştirmiş."

"Şehirden bir şeyler öğrenmeyi talep ettiğimiz takdirde kendimizi  geliştiririz"
Erdoğan, İbn Haldun'un "Coğrafya kaderdir" ifadesini kullanarak,  "İnsana bu hasletleri kazandıran en önemli unsurun da yine yaşadığı coğrafya  olduğu bir vakadır." dedi.

İnsan ve şehir arasındaki etkileşimin her zaman  çift yönlü olduğunu  anlatarak, Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor, 'Nagehan ol şara vardım, ol şarı yapılır  gördüm. Ben dahi bile yapıldım taşü toprak aresinde' Evet insanın şehri kurması  güzelleştirmesi gibi şehir de içindeki insanı inşa etmiş ve geliştirmiştir." diye  konuştu.

Eşrefoğlu Rumi'nin "Her şey bir merdiven gibidir, kişi onunla yukarı  da çıkabilir aşağı da inebilir" sözünü hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İşte bizler de kaderimize uygun bir şekilde bir şehrin içinde doğarız  bir şehrin içinde yaşarız orada hayatımız nihayete erer. Şehrin bizi yukarı  çıkarması veya aşağı çekmesi bizim tercihlerimize bağlıdır. Bu sebeple  şehirlerimizi birer mektebe sakinlerini de o mektebin talebelerine  benzetebiliriz. Şehre hakim olmayı değil ondan bir şeyler öğrenmeyi talep  ettiğimiz takdirde kendimizi geliştiririz."

Erdoğan, İstanbul başta olmak üzere kadim şehirlerinden her birinin  ders almasını bilenler için birer okul olduğunu  anlatarak, mekan ile insanın en  isabetli yerde buluşmasıyla kurulan şehirlerin insanın imar faaliyetlerine de  medeniyet teşekkülüne de kolaylık sağladığını söyledi.

"Ümran" dedikleri yaşanabilir şehirlerin sadece emniyet, barınma ve  gıda ihtiyacını karşılayan mekanların çok ötesinde bir ahenge sahip olduğunu  anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu ahengi, yani şehir ile sosyal hayat, şehir ile tabiat arasındaki  uyumu bozduğunuz zaman, o belde ümran olmaktan çıkar. Kurucusu olduğum partinin  fikriyatını ve icraatını eğer sembol bir kelime ile ifade etmek gerekirse biz de  buna İbn Haldun gibi 'ümran' derdik. Böyle başladık. Sorumluluk üstlendiğimiz her  yerde hem gönülleri ve zihinleri hem de mekanları ve çevreyi ümran kılmanın  gayreti içinde olduk. Bunu yaparken de tabiat ile insan, şehir ile çevre  buluşmasını en ideal şekilde sağlamaya çalıştık."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi insan yetiştirmek için buna mecbur  olduklarını dile getirerek, şehrin de insanın yetiştiği toprağa benzediğini ifade  etti.

"Kendini tanımak isteyen kentini tanımalı"
"Bunun için önce kendimizi tanımamız gerekiyor" diyen Erdoğan,  "Kendini tanıyan Rabbini de tanır" Hadis-i şerifini hatırlattı.

"Bir insan kendini nasıl tanıyabilir?" diye soran Erdoğan, şöyle  konuştu:
"Kent kelimesi şehir kelimesi kadar içimizi ısıtmasa da kafiyeli bir  ifadeyle şöyle söyleyebiliriz, 'Kendini tanımak isteyen kentini tanımalı.'  Şehirlere ruh veren, o şehirlerle birlikte anılan insanlardır. Abide  şahsiyetlerin diliyle şahsiyetlerin her biri kendi üslubunu geliştirir. ulu  zatların gölgesi şehirlerin en güvenli limanlarıdır. Anadolu şehirlerinin  tamamında bunu görebilirsiniz. Bugün edep ve erkan üzerine kurulu bir Anadolu  irfanından bahsediyorsak Kırşehirli Hacı Bektaş-ı Veli, Ankaralı Hacı Bayram-ı  Veli, Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli büyüklerimiz sayesindedir."

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabına anımsatan Erdoğan, yazarın  Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul ve Ankara'nın yanında diğer şehirleri de yazmış  olması durumunda dünya şehir monografileri arasında eşi bulunmayan beş şehir  yerine en az 75 şehirlik hazinenin olacağını ifade etti.

Erdoğan, günümüzde de bilgisi, tecrübesi, mücadelesiyle her şehre  farklı bir renk ve ahenk kazandıran şahsiyetlerin mutlaka olduğunu dile  getirerek, Moğol saldırılarından bu yana medeniyetin kadim şehirlerinin sürekli  saldırı altında kaldığını, büyük bir tahribat gördüğünü vurguladı.

Son bir asırdır yaşanılan sıkıntıların şehirlerin rengini ve ahengini  epeyce soldurduğunu belirten Erdoğan, "Şehirleri çirkinleşmiş, ruhsuzlaşmış,  fiziki ve manevi olarak yıkıma uğramış bir medeniyetin öne çıkma ihtimali yoktur.  Elimizdeki binlerce yıllık medeniyet mirasının gücü sayesinde bu kayıpları kısa  sürede telafi edebileceğimize ben yürekten inanıyorum. Nitekim son yıllarda  ülkemizin her yerinde şehircilik alanında çok ciddi bir hassasiyetinin  gerçekleştiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Millet bahçelerine bu kadar  iddialı girişimizin sebebi buradan kaynaklanıyor. Hep söylüyoruz ya, betonlaşmaya  karşı bir çıkış. İşte millet bahçeleri bu betonlaşmaya karşı bir çıkış olduğu  gibi bütün ailelerin, çocukların gerçekten yatıp yuvarlanabilecekleri yerler ve  onların da bir köşesinde millet kıraathaneleri olsun ki oralarda da gelsinler  kitaplarını, derslerini çalışsınlar istiyoruz. Bu bir çıkıştır. İnşallah bundan  sonra çok daha büyük bir yükselişe, değişime, ilerlemeye şahit olacağız." diye  konuştu.

"Şehir kültürünü korumuş devletlerin arasında yer alacağız" 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirlerin ruhu ve ortak bir şuuru olduğunu en  iyi milletin bileceğini ifade ederek, öyle bir şuur olmasaydı Antep'in Gaziantep,  Maraş'ın Kahramanmaraş, Urfa'nın Şanlıurfa olamayacağını, aynı şekilde Samsun,  Sivas, Erzurum ve Ankara'nın milli iradenin tecelli ettiği şehirler olarak tarihe  geçememiş olacağını anlattı.
 
Her yıl Malazgirt'ten İznik'e kadar Anadolu'nun dört bir yanında zafer  ve kurtuluş şenlikleri yapılmasının da bununla ilgili olduğunu ifade eden  Erdoğan, şunları söyledi: 
"Madem temel sağlam, madem maya sağlam, öyleyse bunun üzerinde çok  daha iyisini bu millet inşa edebilir. Şehirlerimize kendimize nasıl bakıyor,  ihtimam gösteriyorsak öyle davranmalıyız. Asıl marifetin insanların kalbini,  ruhunu, benliğini inşa edecek, onlara huzur verecek şehirler imar etmek olduğunu  unutmamalıyız. Bu amaçla bir süredir marka şehirler diyoruz. Yaşanabilir şehirler  diyoruz. Dikey mimari değil, yatay mimari diyoruz. Sebebi bu. Göğe değil toprağa  yakın olmanın faziletini anlatıyoruz. Yaşanabilir şehirler, marka şehirler  mutlaka kuracağız. 'Bu dikey olursa kurulur.' diye bir mantık yok. Yatay  mimarinin oluşuyla da bunu inşa etmemiz mümkün. Hem medeniyetimizin izlerini  koruyacak hem modern dönemin şartlarına uyum sağlayacak hem de küreselleşen  dünyada 'Ben de varım.' diyebilen şehirler kuracağız. Geleceğin dünyasında  şehirlerini yenilerken şehir kültürünü, şuurunu ve ruhunu korumuş devletlerin  arasında yer alacağız. Bunun için önce kendi hazinemizi tüm unsurlarıyla  keşfedecek, sahiplenecek, hazmedeceğiz."
 
Erdoğan, geçmişiyle gurur duyanların geleceği için çok daha büyük  hedefler belirleyen nesillerin yetişmesi anlamına geldiğini ifade ederek, eldeki  imkanları, hedefler doğrultusunda en verimli, en etkin şekilde kullanarak önce  ülkeyi 2023 hedeflerine ulaştıracaklarını, ardından 2053 ve 2071 vizyonlarına  doğru yürümeye devam edeceklerini aktardı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Şehirlerin Dili  programının düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ederken, katkı verenlere de  teşekkür etti.

Editör: Haber Merkezi