Batı'nın ikyüzlülüğü dayanılmaz bir hale geldi. İnsan hak ve hürriyetlerinin merkezi olarak lanse edilen Batı, kadim zamanlardaki canavar kimliğine geri döndü. Eskiden şovalyeleri çıkarlarını korumak için terör faaliyetlerine sürükleyen Batı aklı, şimdi yeni şovalyeleri olarak PKK, DHKP-C, DAEŞ ve FETÖ'yü kullanıyor.

Yani kendi burnu kanamadan bizim burnumuzu kanatmak istiyor.

Ne olursa olsun, nedeni ne olursa olsun Batı ile aramızda savmayan yaralar var.

Ekonomik açıdan her ne kadar biz onlara bağlı onlar da bize bağlı olsa da bu durum gerçek manada bir dostluk inşa etmiş değil.

Avrupa'ya ihracatımız yaklaşık 61 milyar avro, ithalatımız ise 76 milyon avro'dur. Ticari dengede 15 milyar avro'kuk Batı lehine bir avantaj var. Bütün bu hakikatlere rağmen ticari partnerini değil de terör (şovalye) partnerini tercih eden bir ecnebi alemi var. Bu durumun maziyle alakası olmalı. Zira kârından çok kinini öncellemenin başka bir anlamı olmasa gerek.

Kısaca Batı ile mukadderatı elimizde olmayan bir ilişkiyi bundan böyla sürdürmenin anlamı yok. Sadece al-ver mesabesinde bir gerçekliğe ilişkileri indirgemeye mecburuz.

Benim gibi düşünüyor olmalı ki devletimiz, Cumhurbaşkanlığı önderliğinde başta Hindistan sonra Çin ve akabinden Rusya'ya ziyaretler gerçekleştiriliyor.

3 milyarlık bir nüfus alanına dikkatleri kesbetmek bizm çözümsüz olmadığımızın bir yansıması olmak gerek.

Ticari faaliyet için Batı kadar karlı bir Doğu'nun varolduğunu gözümüzü açarak görmeliyiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cin Seddi'ni bu kez askeri taarruz gerekçesiyle değil de ticari saiklerle aşmak istiyor. Çinliler artık o kadim korkularından kurtulup Türklerle iyi bir ticari partner olmanın yollarını aramalıdır.

Çin Seddi belki bir Türk korkusu eseridir ama aynı zamanda bir bağ, bir irtibat eseridir. Nasıl ki biz Çanakkale'de Anzak'larla savaşıp bugün bir gönülbağı inşa etmişsek Çinlilerle de aynı rabıtayı kurabiliriz.

Çin’in Kuzeybatısı boyunca alabildiğine uzanan ve dünyanın en büyük savunma duvarları olarak tarihe geçen bir yapının temellerinden başlayan bir İpekyolu gerçeğini de inkar edemeyiz.

Eğer bu ticari yolu yeniden ihya edebilirsek hem Doğu ile ticari faaliyetlerimizi ivmelendiririz hem de Batı ile Uzakdoğu'nun bağlantısını sağlarız.

İstanbul'da inşası süren Dünyanın en büyük havalimanının İpekyolu'nun havadan gerçekleşecek ticari faaliyetlerinin taksim merkezi olacağı öngörülüyor. Buna tren ve karayolunu ilave etmemiz halinde Doğu-Batı ticareti hız kazanacak, Asya ve Avrupa hatta Afrika mal ve hizmetlerde etkileşime geçecektir.

Böylece Batı burnundan kıl aldırmaz tavrını terk etmek durumunda kalacak, Türkiye'nin nasıl bir coğrafi konuma sahip olduğunu idrak edip zalimlik yerine uzlaşı formüllerini bulmanın yolunu arayacaktır.

Yüzümüzü Doğu'ya dönmek Batı'ya sırt çevirmek de değildir. Sadece Batı'nın aklını başına devşirmesi için ikazdır. Zira, Emperyalistler nasihatten değil musibetten anlar.