"Keskin sirke küpüne zarar verir" der atalarımız. Haklı nefretimizi kontrolsüz öfkeye dönüştürerek beş altı yıldır "radara yakalananların" takımını yenemiyoruz. Oysaki nefretimizi ayakbağı olmaya değil de ders verici bir kimyaya dönüştürmek elimizde...

Bugünün dünyasında “öfke kontrolü” tıbben mümkün. Taraftarıyla, yöneticisiyle ve takımıyla kendi içinde yaşadığı insülasyonu yararlı adrenaline dönüştürmeyi pekâlâ başarabiliriz. Yeter ki aklı işletebilelim.

Takımların güç dengesine baktığımızda arada pek bir fark yok. Sakat oyuncular fazla olmasaydı Trabzonspor'u bir tık önde bile görebilirdim. Zaten böyle maçlar güçle kazanılmaz. Bu maçların skorunu yürek tayin eder.

Ben Rıza hocanın samimi tavrına inanıyorum.

İnanıyorum ki oyuncularını da yüreğindeki bu güçle iyi sevk ve idare edecek. Dokuz kişiyle Fenerbahçe'yi Şükrü Saraçoğlu'nda yenen Rıza hoca değil miydi? Pancu kaleye geçmiş, Fenerbahçe rezil olmuştu.

Rıza hocanın ailesiyle dalga geçen o pis fikrin dumanı o şeytani insanlardan yükselmemiş miydi? Şer bir yere kadar payidar olur. Bir yerden sonra burundan fitil fitil gelir. Yeter ki biz aklımızı işletelim. Öfkeye mağlup olmayalım. Top toplayıcısından ekran başından maçı takip edecek her bireye kadar herkes bu kez pozitif düşünsün. Etrafı pozitif enerjiyle tahkim etsin. O zaman istediğimizi almamız zor olmaz.

Tek bir taraftar bile yenilgiyi aklına getirmesin. Mutlaka kazanacağımızı düşünsün. Her düşünce bir aura oluşturur. O aura stadımıza dolarsa netice müspet olur.

Stada gelecek 41 bin 461 kişi oyuncuların olumsuz hareketlerinde dahi destekleyici olursa onları daha iyisini yapmak için motive etmiş olur.

Bu takım bu şehrin yapıtaşıdır. Orta ölçekli bir şehri büyük ölçekli gösteren önemli bir simgedir. Öyleyse şehrimizi seven herkes bu takıma koşulsuz sahip çıkmak mecburiyetindedir.

Ağır mağlubiyetler gördük bu sene. Çok üzüldük, adeta kahrolduk. Ama yine de bu takımın bizler için ne anlama geldiğini biliyoruz. Yöneticiler gecelerini gündüzlerine katarak takımın ödemeler dengesini mutlaka aksatmadan idame ettirmekle yükümlüdürler. Laf değil icraat üretmek durumundadırlar. Kendi reklamlarını değil de takımın mutena vaziyetini temine çalışmalıdırlar.

Ha şunu da söyleyeyim. Fener maçını kazanabilirsek bu takımın yeri en az şampiyonlar ligidir. Başarılamayanı başaracak bir kadro var elimizde. Birkaç takviye daha yapılabilseydi daha emin şeyler söylerdim ama henüz o noktada değiliz.