Daha Güzel Bir Dünya” nın mümkün olduğu beklentisinin, iyiye ve güzele olan özlemlerin ihtiraslı bir sevdalısı oldu bizim kuşağımız.

Ancak, gelin görün ki, özlem ve beklentilerin toplumsal bir potada derlenip çoğullaştırılması, aşılması gereken bir büyük ödev olarak önümüzde durmaktadır.

Toplum olarak birlikte bir araya gelmenin önü her türden barikatla kesiliyor olsa da yılmadan, örgütlü olarak beceremiyor olsak da!.. En azından bireysel katkılarla, daha güzel bir dünyaya ulaşmanın yol ve yöntemlerine katkı yapmayı gerçekleştirebilmeliyiz.

Kuşkusuz bir parmak şaklatmasıyla dünyayı değiştiremezsiniz ama inançla kararlı bir duruşla, mucizeler yaratmak neden mümkün olmasın? Öyle ise eyleme öncelikle kendimizden başlamamız gerekiyor; 

Başkalarının sosyal, siyasal, kültürel tercihleri konusunda hoşgörülü olmak en doğru tercihtir. Çünkü insanların tercihlerine saygı duymadığımız sürece, başkalarından saygı beklemek çelişki olmaktan öte,  hem kişisel hem de çevre ilişkilerimizi bozup gerginleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Kimseye olduğundan farklı biri olarak dayatmada bulunmaya hakkımız yoktur.

Öncelikle kendimize “Farklılıkların bir büyük zenginlik” olduğu gerçeğini tekrar tekrar hatırlatmalıyız. Herkes kendi gerçekliğinde yol alıyor. Bizim tek yapabileceğimiz şey bir başkasının tercihlerine müdahale etmekten öte;

Gerçeğin tüm yalınlığı ile gösterilmesi adına, bilgilendirmek, enformasyonuna ışık tutmak, birlikte insan onuruna yaraşır bir yaşam yolunda sürdürmenin erdemlerini işaret etmekten öteye varmamalıdır.

Bunun dışında yapabileceğimiz tek şey, kendi özgün alanımızda özü-sözü bir duruş sergileyip, örnek teşkil edebilmektir. Bir başkasını zor ve tehditle değiştiremezsiniz ve değiştirmeye de kalkışmamalısınız.

Siz sadece siz olun ve kendi ışığınızla çevrenizi aydınlatın. Işığınızdan yararlanmak isteyenler mutlaka yanınıza geleceklerdir.

Kendi değerlerimizi tüm yalınlığıyla bilmek ve ilkelerimizin peşinden gitmek, hayatın zor ve bazen de acıyla sarmal gerçekliğini değiştirmiyor elbet.

İşte bu yüzdendir ki, içsel barışı sağlamak kadar zorluklarla mücadele konusunda güçlü olmakta vaz geçilmezimiz olmalıdır. 

Yaşadığımız kaotik süreçler... Karşılaştığımız hırs ve ihtiras yoğun insan manzaraları saldırgan ve provokatif davranışlar karşısında sakin ama kararlı duruş sergilemeyi, yenilgilerde üzüntüye takılıp kalmak yerine, dersimizi alıp yolumuza devam etmeyi bilmeliyiz. Olaylar ve insanlar karşısında öfkemizi bastırmayı öğrenip,  öfkemizi yönetilebilir kılmak erdemdir deyip kısa bir egzersizi paylaşmak istiyorum;

 “ Öncelikle farklı bir alana, örneğin açık bir pencerenin önüne geçip gözlerinizi kapatıp, burnunuzdan deriiin nefesler çekerek ve ağzınızdan bu nefesleri vererek on dakika kadar devam edin

Sonrası yine gözler kapalı şekilde, ellerinizi kalbinize ve midenize koyarak,

Kendi iç dünyanızdan özlemlerinizi, sevdiklerinizi, umutlarınızı düşleyip olumlayın ve ardından gözlerinizi yavaşça aralayın.

Bunun rahatlatıcı, güven verici bir ön adım olduğunu göreceksiniz dostlarım.