Hak, hakikat, adalet, insanlık, ahlak, vicdan gibi kavramlara sözde temas etmiş kişiler, bizi anlamada hep zorluk çekti.

Oysaki çift meslekli olsam da tek kişiyim ben. Tek meslekli olup çok kişilikli olan binlerce zavallı tanıyorum. Cepleri benden hep şişkin bunların. Yani maddeten çok zenginler. Lakin idrak yollarının vanası hakikate hep kapalı...

Bir gazetecinin veya bir eğitimcinin görevi feşfeşeliktir. Dilimize Arapçadan geçen bu kelime; "uykudan uyandırmak" anlamında kullanılmaktadır.

Devletimize dış veya iç tehdit vaki olduğunda başta "elerkeyi" sonra da "avamı" uyandırmak bizim mesleki mecburiyetimizdir.

Feşfeşenin muhalifi gaflettir. Gafletten gün ışığına çıkmak, tutsaklıktan hürriyete ulaşmak kendi kendine malum olmaz. Hürriyet öğrenilerek hayata geçirilir.

Kamu kurumları, tüzel kuruluşlar, sivil teşkilatlar bir yanlışa düçar olduğunda bunu ifşa etme vazifesi gazetecilere aittir.

Hatta bazı gazeteciler gazetecilik görevlerinin dışında menfaatin memesine yapıştığında bu yanlışı da yine deşifre etmek işini kamilen yapan gazetecilere düşer.

Üç maymunu oynamak bizden beklenemez. Gördüğümüze kör, işittiğimize sağır, bildiğimize cahil kalamayız.

Gazeteci cesur olur. Ait olduğu milletin menfaatleni korumak için her türlü tehlikeyi göze alır. Kendini beynelmilel gösterip emperyalist emellere kalkan olmak da bizim prensiplerimizle örtüşmez.

Bizim en yakın dostumuz kalemimiz ve kelamımızdır. Başka arkadaşlarımız da vardır tabii. Lakin en yakınımız yanlış yaptığında bile kafasını kuma gömüp suskun kalmak bize aykırı bir tavırdır.

Gazetecilik etiğinde el etek öpmek, doğrunun uzağında ikamet etmek yoktur.

Yazdıklarımız rahatsızlık verdiği ölçüde anlamlıdır. Suya sabuna dokunmayan yazıları gazeteciden beklemek tekeden süt ummaktan farksızdır.

İyi gazeteci görecelidir. İktidar yanlıları kendilerini koşulsuz, rezervsiz alkışlayanı sever. Muhalefet de beceriksiliğini alkışlayanı, sanal da olsa iktidara geliyorsunuz pohpohlamasını yapmanızı bekler. Oysaki gazeteciliğin ne iktidara yandaş ne de muhalefete candaş olmak gibi bir mecburiyeti yoktur.

Tenkitten korkanlar eleştiriden değil yaptıklarından korksunlar.