Futbolumuzu yönetenler -ne acıdır ki- akıl zafiyeti yaşıyor.

Nasıl mı?

Çok örnek var da, sadece bir örnekle yetinelim:

2007 yılında oynanan Trabzonspor-Sivasspor karşılaşmasının bitimine 30 saniye var.

Karşılaşma bitemedi.

Ev sahibi bordo-mavili ekip "hükmen yenik" sayıldı.

Bu kadarla kalmadı, Trabzonspor’a 5 maç ceza verenler akıllılar vardı bu ülkede.

Ses çıkaran, isyanları oynayan olmadı mağdur taraftan... Ceza adil değildi ama çekildi.

Şimdi, Ziraat Türkiye Kupasında FB-BJK karşılaşmasında konuk ekip teknik direktörü -Yüce Rabb korudu- ölümden döndü. Seyircilerden birinin attığı cisimle başı yarılan ve beş dikiş atılan teknik direktörün illa ölmesi mi gerekirdi ev sahibi ekibin ceza alması için?

Yanlış anlaşılmasın, bu yorumu yaparken sporda  -özellikle futbolda- basiretini yitirmiş bir yönetim dönemden geçtiğimize değinmek istiyorum.

Şu ekip korundu, şu mağdur edildi diye bir derdimiz yok. Derdimiz; siyasetin kirli eli, bulanık kafası spor alanlarına, salonlarına sokulduğu sürece bu üzüntüler yaşanacak, genç kuşaklar spordan soğuyacak. Korkumuz bu...

Hiç istemeyiz ama spor alanlarında böylesi anarşik/terör olayları maalesef yaşanacak...

Spor gibi bir dinamik alanda adalet terazisinin ayarı ile oynayanlar kendi kuyularını kazdıklarının farkında bile değiller.

Bunu zaman gösterecek...

Diyeceksiniz ki; sporda olaylar nasıl önlenecek?

Çok basit...

İthal futbolcuya, ithal teknik direktöre milyon Dolarlar dağıtan kulüplerin varlıkları taraftarla kaim değil mi?

Evet öyle...

O zaman, kulüpler taraftar için ne yapıyor, sorusunu niçin sormuyoruz kendimize?

Şöyle düşünelim: Kulüpler bugüne değin taraftarı için hangi sosyal etkinliği düzenledi? Böyle yaparak, taraftarını/seyircisini sportif anlamda eğiten, bilinçlendiren hangi kulüp var? Yok tabii ki...  Örneğin; karşılaşmalara gelen dolayısıyla bilet alan taraftar arasında kura çekerek bir sonraki maça girme hakkı tanınsa fena mı olur?

Ya da aynı biletler üzerinden seyircilerden deplasmana maçına gelmek isteyenlere şans tanımak...

Taraftar arasında çay partileri, geziler vb. sosyal etkinlikler düzenlemek, sporcularla taraftarı nezih ortamlarda buluşturmak...

Böylece taraftarı eğiterek, kulüp çatısı altında bir aile havası yaratarak eğitim çalışmalarını şekillendirmek...

Bunlar yapılıyor mu ülkemizde?

Maalesef yapılmıyor.

Taraftar/seyirci,  kulüp tarafından sahiplenilmez, eğitilmezse -ki sahiplenilmiyor, eğitilmiyor- olaylar artarak devam eder gider.

Ceza ile olayları önlemek düşüncesinde olanlar; huzursuzluk, husumet, kırgınlık yaratarak spora hizmet ettiklerini sananlar; özellikle kafalarını işgal eden, tutsak eden holiganizm korkaklığından kendilerini kurtarmalılar.