Fenerbahçe kaptanı Volkan Demirel, düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtlarken,  Trabzonspor Teknik Direktörü Ersun Yanal için “Aykut Kocaman’nın mirası ile başarılı oldu“ dedi.

Bu değerlendirmeye,  ne Yanal’dan, ne de Trabzonspor yönetiminden yanıt geldi.

Volkan’ın bu söylemi, Ersun Yanal ve Trabzonspor bakımından yanıta gerek olan bir görüş olmayabilir. Ersun Yanal dikkate almayabilir.

Trabzonspor yönetimi,

- konu doğrudan Yanal’ı ilgilendiren bir konu..

Gibi, değerlendirme seçeneklerine sahiptir.

Ancak, Volkan’ın söylemi ve bu tür değerlendirmeler futbol değerleri ve Türk futbolunun saygınlığı bakımından geçiştirilecek konu ve konular değildir.  Milyonlarca Euro ve Dolarların telaffuz edildiği ve dolaştığı futbol sektörünün niteliğini belirleyen, futbolcu, çalıştırıcı ve kulüp yönetimlerinin, evrensel futbol değerleri “saygı” çerçevesinde kalarak söylemlerde bulunmaları –bulunmamaları- günümüzün moda deyimi ile futbol  “marka değeri” ni etkileyen unsurlardır.

Bir yanda şike söylentileri ve tartışmaları ile UEFA gündeminde yer alan bir futbol ligi diğer yanda,  Milli takım kaptanı ve Türkiye Futbol Direktörü “Arda Turan-Fatih Terim”  krizi ve bu krizi yönetme becerisi gösteremeyen ülke futbol federasyonu.

Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi için çıkartılan yasa ile bu alanda Avrupa’da örnek gösterilen bir ülke ve ülkeyi bu yıl Avrupa kupalarında temsil edecek Medipol Başakşehir futbolcuların maç sonrası basın mensuplarına saldırısı ile şiddet olayının kahramanı olan futbolcular ve aynı kulüp başkanının uluslar arası Fair-Play adayı gösterilmesi, gibi çelişkilerin yaşandığı bir futbol ortamı..

Bütün bunlar futbol marka değerimizi ne denli etkileyecek. Yayın ihalesi bedelini belirlemede ya da yayıncı olacak kuruluşların fiyatlandırmasında dikkate alacağı etmenler olması gerekmez mi? Tabii ki normal bir değerlendirme yapılacaksa bu konular dikkate alınması elzem olan konulardır.  Ancak, bu gelişmelerin göz önüne alındığını söylemek mümkün mü?

-Hayır

Yeni sezon öncesi yapılan transferler, Türkiye futbol liglerinin yabancı futbolcular bakımından iyi bir Pazar olduğunu göstermektedir. Geçmiş yıllarda da böyleydi önümüzdeki sezonda bu alışkanlık süreceğe benzer. Transfer döneminin yüksek rakamlarının adresi emekliliği gelmiş yabancılar olurken, Türk futbolcularının maç günü listesinde bile yer alma şansları azalmakta.

Pepe, PSG’nin 1 yıllık sözleşme teklifini kabul etmedi ancak,  BJK’ nün 3 yıllık teklifini kabul etti. Fransız futbol yaklaşımı ile Türk futbol yaklaşımının belirgin bir mesajı var bu sözleşme önerilerinde. PSG ancak 1 yıl faydalı olabilirsin derken,  BJK gibi 1911 yılından beri Türk futbolunda söz sahibi bir kulüp,  bu sürecin 3 yıl olabileceği mesajını verdi. Bu ve benzeri transferler ile futbol kulüplerinin, ülke futboluna sağladıkları-sağlayabilecekleri- katkının nasıl olabileceğinin bir örneği sergilenmektedir.

Sezon öncesi yaşanan bu süreçler,  futbolumuzun marka sahibi olan TFF için bir anlam taşımaktamıdır? 

 Ham maddesi kendine ait olan ürünü işlemek, piyasaya sunmak ve fiyatlandırmak görevi ve sorumluluğu olması gerekirken, iç piyasasına kullanım süresi sona yakın ithal ürünlerin sunulmasına fırsat vererek tüketicilerine saygısızlık yapmıyor mu?

 İç piyasada belki pazarlama sorunu olmayabilir.

Ama uluslararası pazarlarda ürününü değerinin her geçen gün azaldığının farkında mıdır acaba.

Bu değerlendirme yaklaşımını, Trabzonspor içinde yapmak mümkündür. Kuruluşundan beri kendi özkaynak ürünleri ile başarı elde eden bir futbol kültürünün yerine, yabancı ve kullanım süreleri sona ermekte olan ya da ürün kalitesi olarak yerlileri aratacak olanları tercih eden bir futbol kültürü, başarı getirmeyeceği gibi ne ülke ne de kulüp futbol marka değerine de katkı sağlamayacaktır.

Böyle bir futbol ortamının “marka değeri” edinmesi mümkün mü?