Son günlerde gündemi en çok meşgul eden konu bazı memur sınıfının ek göstergesinin 3600 olması ile asgari ücretin 2.500-3000 TL isteklerinin gerçekliği ve imkânı nedir, ne getirir, olsa ne olur?

Öncelikle bir miktar geriye giderek enflasyon canavarının ülkemizde yaptığı tahribatları gözden geçirelim.

1948’de İsmet Paşa hükümeti yüksek miktarda devalüasyon yapmak zorunda kalınca hükümeti düştü. Sebep, ‘enflasyon.’

1958’de Menderes hükümeti yine enflasyon sebebi ile yüksek miktarda devalüasyon yapmak zorunda kalınca 1960’da düşürüldü.

Devam edelim…

1970’te Süleyman Demirel hükümeti de aynen yüksek devalüasyon sebebi ile maaş artışı, personel kanununa rağmen yine düşürüldü, yine sebep ‘enflasyon.’

1988’de Erbakan zamanı memur ve çalışanlara yüksek miktarda zam yapılıyor peşinden devalüasyon ve yüksek enflasyon sebebi ile malum senaryolar tehditler, çizme-bot sesleri hükümet düştü fiyatlar fırladı, tekrar yüksek enflasyon.

Yani çalışanlara yapılan yüksek miktardaki zamlar peşinden gelen piyasa zamları ve enflasyon canavarının hamleleri ile hayat standartlarında değişen bir şey yok. Demek ki, çalışana yapılan yüksek zamlar hayat standartlarını etkilemiyor.

Zira bunu takiben piyasa artışları sadece enflasyonu körüklüyor peşinden ikinci zam beklentilerini getiriyor ve düşen kalkan hükümetler, bozulan (bozdurulan) istikrar ve de bu düştü-kalktı hikâyelerinin sonunda rejimdeğişiklikleri.

Bunun ardında, arkasında ne ve kim var ki Türkiye’de çalışanların sırtı bir an rahat yüzü görmüyor.

Gelelim bugüne.

Asgari ücretler bilindiği gibi hükümetlerin ödediği miktar değil.

Devletin asgari maaş miktarı belli.Bu kesim özel sektörde çalışanların geliri.

Bu miktarı bazı çevreler 2.500 hatta 3.000 olsun diye telaffuz ediyor.

Gerçek bunun altı geçimi bırakın, ayakta bile kalmayı sağlamıyor.

Fakat bir de şöyle düşünmek gerekir.

Bir iş yerinde beş adet asgari ücretli çalışırken miktarın denildiği düzeye çıkarılması ile vergiler dahil getireceği yükü müesseselerin kaldıramaması durumunda bir hayli işten çıkarmaların peşi sıra geleceğini de unutmamak  gerekir.

Şimdi düşünüyorum.Yoksa karanlık odaklar bu denli olmaz isteklerle milleti sokağa döküp tekrar eski senaryoları gündeme taşıyıp ülkeyi istikrarsızlığa mı boğmak istiyor?

Etrafta oynana tiyatrolar malum.

Gelelim 3.600 gösterge baskısına.

Bu göstergenin çalışan ve emekli kesime getireceği yük en azından %35 hatta 40’lık bir artıştır.

Bununla kalmaz halihazırda 3.600 gösterge ve üzeri olanların da beklentisi haklı olarak o oranda terfi istemektir.

Bunları üst üste koyduğumuzda zamların getireceği sonuç ‘enflasyon’dur.

Enflasyonun getirilerinin hikâyesini de yukarıda anlattık. Altı aydan beri TC’nin maruz kaldığı döviz baskısının ortaya koyduğu piyasa baskısı da ortada.

Demek ki maaşların mantık dışı şişmesinin faydası olmayacaktır.

Hükümet bu konuda çok dikkatli adımlar atarak bundan önceki hükümetlerin düşürüldüğü tuzağa düşmeden aşırı ve geçici olarak hoşa giden artışlar yerine piyasa denetimi ve indirimi sağlamak yoluna gitmek en rasyonel çözümdür.

Yoksa fasit daire yine çalışmaya başlayacaktır.