Yakın tarihimize ışık tutan en değerli belge Atatürk’ün Nutku’dur. Atatürk bu belgede kurtuluş savaşımızın ve onu takip eden süreç içinde gelişen olayları bir ibret vesikası olarak gözler önüne serer.

Öyle ki; beş gün süren konuşmanın sonunda ulaştığımız sonucu Türk Gençliğine bırakın. Gençleri, devletin garanti belgeleri olarak görür. Öyle ise; işi şansa bırakmamak adına tüm gençleri kızıyla, erkeğiyle eğitmek zorundayız.

Acaba gençliğe bu sorumluluğu, bu görevi nakış  nakış işleyebildik mi? Gençler bu sorumluluğun bilincinde mi?

Bugün “Gençliğe Hitabe” metni, Atatürk’ün kendi ağzından çıkan metin değildir, iddiası ağızdan ağıza dolaşmakta…

Ey! diye hitabet, bir ön paragrafın olduğunu gösterir. Zira ünlemler genelde cümlelerin başına gelmez. Birkaç cümleden sonra ünlem kullanmaya gerek duyarız. Bu güzel Türkçemizin de özelliğidir. Nutkun asıl metnindeki ön paragraf şöyle başlıyordu. “Bugün ulaştığımız netice, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin sonucu ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi Türk Gençliği’ne emanet ediyorum.” Esas metin bu. .. Metin 1954 yılında değiştirilmiş,. Ön paragraf metinden çıkarılmış. Bu çıkarılışın nedenini bu güne dek kimse merak edip araştırmamış.

Rahmetli olan Orhan Şaik Gökyay hocam, bu metnin aslını bize not ettirmişti. Metnin sonunda Atatürk’ün ağzından bir dinamit gibi çıkan cümle: “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesidir. Bu gün bunu da kullanamıyoruz.

Yüksekokullarda çalıştığım yıllar, ilk dersimde öğrencilere şunu sorardım. “İstiklal Marşı niçin aruz ölçüsüyle yazıldı.  Beyitlerde hece sayıları niçin eşit değil. Son kıta niçin dörtlük değil de beşliktir.

Marşı iki bölüme ayırırsak, ikinci bölüm hangi dörtlükle başlar? Akif, Afyon savaşı sonunda düşman askerlerinin iğrenç ve insanlık dışı tutumlarını hangi dörtlükte vurgulamak istemiş. Daha nice ilginç ve gençlerin öğrenmesi gereken bilgileri maalesef gençlere öğretemedik, öğrettirmediler.

Her yıl İstiklal Marşı’nın kabulü törenlerinde havanda su dövüyoruz. Görevimizi de dört dörtlük yaptığımızı zannediyoruz. Yazık. Çok yazık!

Atatürk Türkiye’sinin gençliği her şeyin en iyisine lâyıktır diye düşünüyorum. Gençlere inanıyoruz, gençlere güveniyoruz. Herşey gönlünüzce olsun. Sağ olun, var olun…