Bir savaş pilotu olan Antoine de Saint-Exupery  Küçük Prensi ikinci dünya savaşının ortalarında bir otel odasında kaleme almıştır. Savaş sırasında uçağı düşürülerek hayatını kaybeden yazarımız bu öyküsünde; İnsanların büyüdükçe çocuk ruhunu nasıl unuttuklarını kendine özgü üslubuyla anlatıyor.

Yayımlanışından günümüze milyonlarca okuyucusunun gönlünü fetheden Küçük Prens’in öyküsünü irdelerken onun yaşanmışlıkları sayesinde, kendimize dönüp… yaşamı anlamlandırma noktasında ne kadar da çok yol aldığımızı gözlemleyebiliyoruz! Tıpkı Küçük Prensin dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten”

Öykümüze dönersek; Gezegenler arası serüveninde Prensimizin yedinci durağı Dünya olur ve dünyada bir tilki ile karşılaşır:

-“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin”  dedi tilki…“İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni”

-“Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens…

“Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakınıma gelebilirsin.”

Ertesi gün küçük prens yine geldi…“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki…“Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır.

-“Gelenek nedir?”

“Bu da çok sık unutulan bir şeydir”  dedi tilki…

“Bir günü diğer günlerden, bir saati diğer saatlerden ayıran şeydir. Örneğin, şu benim avcıların da gelenekleri vardır. Perşembeleri kızlarla dansa giderler. Bu yüzden de Perşembe benim için harika bir gündür. Üzüm bağlarına kadar yürüyebilirim. Ama avcılar dansa herhangi bir gün gitselerdi, benim için hiçbir günün özelliği olmayacaktı ve asla tatil yapamayacaktım.”

Böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. Ve ayrılma vakti geldiğinde;“Ah! Sanırım ağlayacağım” dedi tilki…

-“Bu senin hatan”  dedi küçük prens. “Ben sana zarar vermek istemedim. Seni evcilleştirmemi sen istedin.”

“Doğru haklısın”  dedi tilki…

-“Ama ağlayacağını söyledin!”

“Evet öyle”

-“O halde bunun sana hiçbir yararı olmadı?”

“Hayır oldu. Buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım. Şimdi git ve güllere bir kez daha bak. O zaman kendi gülünün evrende essiz ve tek olduğunu anlayacaksın. Sonra bana veda etmek için buraya geri döndüğünde, sana hediye olarak bir sır vereceğim.”

Küçük prens güllere son bir kez bakmağa gider…-“Hiçbiriniz benim gülüm gibi değilsiniz. Çünkü henüz hiçbiriniz evcilleşmediniz. Ve siz de hiç kimseyi evcilleştirmediniz” diye söylenir onlara.

“Siz tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisiniz. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve artık o özel bir tilki.”

Güller bu duyduklarına ziyadesiyle üzülürler…

“Evet, güzelsiniz ama boşsunuz. Sizin için kimse hayatını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm (ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. V e bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.”

Bunları söyledikten sonra tilkinin yanına döndü…”Elveda”  dedi…

Tilki de “Elveda”  deyip ardından sırrını açıkladı… “ İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.”

-“Temel olan şeyi gözler göremez”  diye yineledi küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu.

“Senin gülünün  diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi…İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun.”

-“Gülüme karşı sorumluyum”  diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için… Sonra yoluna devam etti.

Her insan , her yaşta farklı değerlendirir bu öyküyü, belki de onu bu denli özel yapan kuşaklar arası kurgu ustalığındandır. Size aktardıklarım da benim bu kitaptan kazandıklarımdır zaten.