Başta Trabzon olmak üzere Karadeniz’de patlayan Arap turizminin başarı öyküsünü yazan adamların başında kim geliyor sorusu sorulduğunda, cevap olarak adı ön sıralara yazılacak adam hiç tartışmasız Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım olur..
6 yıldır bu görevi  yürüten Kaldırım, önemli işlerin altına imza attı. Atmaya da devam ediyor.
Ve bölgemizin yetiştirdiği önemli bir hizmet adamı, önemli bir bürokrat olarak genç yaşta başarı merdivenlerini tek tek çıkan Kaldırım, son derece önemli bir CV’ye de sahip..

Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Kaldırım, ilk olarak 1998 tarihinde Gümrük Müsteşarlığı’nda Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) alanında uzman yardımcısı olarak görev yaptı. İçişleri Bakanlığı’nın açmış olduğu kaymakam adaylığı sınavını kazanarak Mülki İdare Amirliği’ne intisap etti. Kaymakam adaylığı kursunu üstün başarıyla tamamladıktan sonra on yıl süreyle Türkiye’nin birçok bölgesinde kaymakam ve Vali Yardımcısı olarak görev yaptı.
2010 yılından beri ise 6 ili (Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane) kapsayan Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nda Genel Sekreter olarak görev yapmaktadır. Kaymakamlık ve Genel Sekreterlik görevi süresince kamu yönetimi, yeni kamu yönetimi anlayışı, sınır güvenliği, yerel ve bölgesel kalkınma, insan hakları,
Avrupa Birliği, rekabet, kümelenme, uluslararası ilişkiler gibi birçok alanı kapsayan çok sayıda seminer, program ve kursa katıldı. 2008 yılında Singapur’da Kamu Yönetimi ve Yönetişimi alanında eğitim aldı.
2008-2009 yılında İngiltere’de Portsmouth Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi ve Avrupa Birliği dalında master programına katıldı. 2012 ve 2013 yıllarında Japonya’da kırsal kalkınma, afet yönetimi ve Japon kamu yönetimi örgütlenmesi hakkında programlara katıldı.

İngilizce’yi çok iyi düzeyde, Almanca’yı ise orta düzeyde bilmektedir.
Açıkçası devleti, kamuyu, bölgeyi, ülkeyi ve ülke dışındaki gelişmeleri  çok iyi takip eden, kendini son derece iyi yetiştirmiş dopdolu başarılı bir adam Kaldırım..
Son derece beyefendi, mütevazi,  çalışkan, hizmet ve yatırım noktasında kapılarını herkese sonuna kadar açan  kimliği ile öne çıkan, Karadeniz’de Arap turizmi patlamasının baş aktörleri arasında yer alan,  bölgenin  yetiştirdiği bir isim olarak gurur duyduğumuz Kaldırım’ın önümüzdeki dönemde devletin önemli noktalarında görev alması sürpriz olmayacaktır.
Trabzon Arap turizminde başarı öyküsünü nasıl yazdı, neler yaptı, bundan sonra neler yapılacak? İşte DOKA Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım’ın açıklamaları..

Osman DİYADİN

  • GELDİĞİMİZDE ÖNCE BÖLGEYİ ANALİZ ETTİK
Birinci derecede olayın içindesiniz. DOKA Genel Sekreteri olarak Trabzon’da göreve başladıktan sonra Arap turizmi Trabzon’un gündemine geldi. Bu süreçte neler gördünüz, neler yaşadınız? Bu sektörü ve olguyu nasıl keşfettiniz?

Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, 2010 yılında kuruldu. Ajansların kuruluş süreci 2005-2006 yıllarında başladı. En son kurulan ajanslardan biriyiz. Ama ajans olarak, performans olarak çok iyi bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Malum  Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Ordu, Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Gümüşhane olmak üzere 6 ili kapsıyoruz. Merkezimiz de Trabzon. Bölge nüfusu da 2 milyon 600 bin. Bölge ve coğrafya olarak birbiriyle kesişen sektörler var. Öncelikle turizm açısından iyi kurgulanmış bir bölgedeyiz. Çok ortak özellikleri var. Gelenekleri, görenekleri, tarihsel müktesebatı, birikimi, doğal özelliklerini değerlendirdiğimiz zaman bölge gerçekten de bir bütünlük arz ediyor. Bunun da en önemli yansıdığı sektör, turizm sektörü. Biz buraya geldiğimiz zaman öncelikle bölgeyi bir analiz ettik. Bölgenin yapısını ve hangi sektörlerin öne çıktığını veya çıkabileceğini değerlendirdik. Lojistik, gıda, tarıma dayalı sanayi ön plana çıkan sektörlerdi. Ancak turizm çok da gündemde olan bir sektör değildi. Yaptığımız birçok toplantıda ‘Biz Türkiye’de önemli turizm merkezleriyle rekabet edemeyiz’ algısı vardı.

  • ARAP PAZARI HAKKINDA RAPORLAR HAZIRLADIK
Avrupalı turisti üç kez sayan ve 2 tane 5 yıldızlı otelle avunan bir Trabzon vardı. Arap turizminin adı bile yoktu.

Evet Türkiye’nin geleneksel turizm yapısı bir Akdeniz çanağına, Ege havzasına, İstanbul’a dayanıyordu. İstanbul çok tarihi bir merkez ama kum yok, deniz yok, güneş yok. Bu unsurlara sıkışan bir turizm anlayışı. Dolayısıyla bizim sunabileceğimiz turizm alanında da bir şey olmadığı kanaati oluştu. Bizim bu anlamda rekabet edemeyeceğimiz anlayışı vardı. Arap pazarı gündeme gelince de Türkiye’de geleneksel olarak yerleşmiş yerler, destinasyonlar vardı. Bursa ve Yalova gibi. Biz ciddi bir analiz çalışması yaptık. Arap pazarı analizi yaptık. Eklentileri nedir. Dünyada nereleri ziyaret ederler. Gittiklerinde ne yaparlar, ne beklerler, ne tür aktivite yaparlar, bunları ne tatmin eder ve neye ne kadar harcama yaparlar? Bir rapor oluşturduk. Bu rapordan sonra aslında Araplar’a hitap eden bir yapıya sahip olduğumuzu gördüm. Müthiş doğal güzelliklerimiz var. İsviçre’de, Endonezya’da ve Kanada’da da var. Bunlar turizmle çok iyi işler yapan ülkeler. Bu güzellikler çok sayıda ülkede olduğu için rekabet edebileceğiniz ülke sayısı da çok. Doğal güzelliklerin yanında bizi ön plana çıkarabilecek bir olgu olarak muhafazakar yapımız ve Müslüman ülkesi olmamız önemliydi. ‘One munite’ olayı, ABD’de yaşanan patlamalar, 7 Ekim olayları, 11 Ekim olayları yaşanınca Müslüman ülke vatandaşlarına bakış açısı değişti. Tepkiler oluşmaya başladı. Arapların bu coğrafyalara turizm, seyahat ve ticaret için gittiklerinde çok da mutlu ve rahat olmadıklarını tespit ettik. Tepkiyle karşılandıklarını, hatta uçaktan indirildiklerini gördük. Bunu orada çok iyi analiz etmemiz ve gözlemlememiz gerekiyordu. İyi değerlendirmek gerekiyordu. Bu analizi 6 ayda bitirdik. Bütün destinasyonları da inceledik. İsviçre’yi, Endonezya’yı, Kanada’yı, Londra’yı inceledik. Hedef destinasyonlarını belirledik. Bölgemizin Araplara  çok uygun olduğunu, artılarımız olduğunu gördük. Geleneksel yapımız, değerlerimiz, müthiş tarihi birikimimiz, Müslüman coğrafyada olmamız, bölgemizin daha muhafazakar bir kuşakta yer alması önemli artı bir olaydı. Biz bu arada iklim boyutunu da analiz ettik. En büyük takıntının şu olduğunu gördük. Yapılan çalışmalarda sıcak iklimde yaşayan ülkelerin vatandaşları, 20-30 yıl sonra oraların iklim olarak, küresel ısınmadan dolayı yaşanılmaz hale geleceğini öngörüyorlardı. Türkiye’nin ılıman kuşakta yer alması, iklim değişikliğinden çok az etkileniyor olması, yaşanabilirlik açısından en avantajlı bölgede olmasını da değerlendirdik.  Temel stratejimiz olarak, birincisi bölgenin Arap turistlere hitap eden altyapısının, konaklama sektörünün hizmet sektörü haline gelmesini sağladık. Bunu da finansman ve mali imkanlarla desteklemeye başladık. İkincisi, yoğun bir tanıtım çalışması yaptık.

  • ARAP TURİZM FİRMALARI ARTIK BİZİ TANITIYOR
Tahminen DOKA o bölgedeki tanıtıma ne kadar harcama yaptı?
Katıldığımız bir fuar etkinliği toplamda 70-80 bin lira. Tanıtımlar hâlâ devam ediyor mu? Bir aşama kaydedildi mi?


Artık biz kendi tanıtımımızı kendimiz yapmıyoruz. Cidde Fuarı’nda bir sürü standa baktım, artık Arap turizm firmaları bizi tanıtıyor. Biz bu işi onlara da mal etmişiz, sahiplendirmişiz. Bunu izlerken çok sevindim. Büyük bir keyif aldım. Tanıtımda niteliği artırmak gerekiyor. Özellikle sosyal medyada bunun yapılması lazım. Ve biraz daha nitelikli gruplara yönelmek gerekiyor. Kabul etmek gerekir ki Türkiye alt gelir gruplarına hitap ediyor. Ama Trabzon çok şükür gördüğüm kadarıyla orta gelir grubuna hitap ediyor. Ama biz üst kesime talibiz. Sektörün daha ağırlık veremediği ve giremediği alanlara girip tanıtım yapmak istiyoruz. Bunu sadece turizmde değil, bütün sektörlerde yapmak istiyoruz.



  • MERHUM VALİMİZ KIZILCIK UNUTULMAZDIR
Tanıtıma ilk nereden başladınız? İlgi gördünüz mü?

Yönetim kurulumuza teşekkür ediyorum. Bu stratejiyi ortaya koyduğumuzda yönetim kurulu büyük bir teveccüh ve kabul gösterdi. O dönem yönetim kurulunun başkanı eski valimiz merhum Recep Kızılcık’tı. Onun bakış açısı ve ufku çok etkili oldu. Tanıtım olarak en doğru adresin, en yoğun turist gönderen bir ülkeden başlanması gerektiğini uygun gördük. Bu da Suudi Arabistan’dı. Hem nüfusu en kalabalık olan ülke hem de en fazla harcama yapan ülke. Temel pazar olarak Türkiye’ye en çok turist gönderen bir ülke. İlk olarak Riyad’a gittik. Sayın Valimiz Recep Kızılcık önderliğinde TTSO Başkanımız Suat Hacısalihoğlu ve bir heyetle gittik. İlk tanıtımı orada yaptık. Müthiş bir teveccühle karşılaştık. Beklentimizin ve hayallerimizin üstünde geliştiğini gördük. 30 binle başlayan rakamlar bir sene içinde 90 bini aştı. 3 katı aşan bir rakamla başladık. Bu bizi ümitlendirdi, motivasyonumuzu artırdı ve cesaretlendirdi. Riyad’a gidişimiz, orada müthiş bir tanıtım yapmamız, acentelerle ve turizm sektörüyle bir araya gelmemiz, basınla bir araya gelmemiz çok harika bir sonuç ortaya koydu. Karşılıklı iletişimler başladı. Sadece tanıtımın yetersiz olacağını gördük. Basını, acenteleri, kraliyet ailesini buraya davet ettik, ağırladık. Değerlerimizi, güzelliklerimizi ve potansiyelimizi gösterdik. Bu ikili trafik artarak devam etti ve bugünlere geldik. Çok başarılı bir noktaya geldik. Ben bunu bir başarı hikayesi olarak değerlendiriyorum.



  • SON 5 YILDA BÜTÜN KÖRFEZ ÜLKELERİNE GİTTİK
Peki, kaç kez gittiniz körfez ülkelerine?

22 defa bölgeye gitmişiz. Bu sadece benim için. Uzmanlarımızı katmadan. Bunların hepsi tanıtım amaçlı. Fuar katılımı, orada yapılan toplantılar, çalıştaylar. Özellikle sıcak havalarda en çok kaldıkları yerler olan AVM’lerde tanıtımlar yaptık. Müthiş bir ilgi gördük. TV ve sosyal medya üzerinden yaptığımız tanıtımlar, özellikle AVM’ler üzerinden yaptığımız tanıtım, etkili aktörlerle kurduğumuz iletişim çok etkili oldu. Mekke, Cidde ve Riyad Ticaret Odası ile kurduğumuz ağlar, işbirlikleri, THY, büyükelçiliklerimiz, turizm ateşeliklerimizle çok ciddi bir çalışma yaptık. Son 5 yılda hemen hemen bütün körfez ülkelerine gittik.

  • TURİSTTEN ENDİŞE EDİLMEZ
Klasik turizm anlayışı dışında yeni alanlara girmemiz lazım. Klasik anlayıştan sıyrılmalıyız. Bazen şöyle bir endişe de olduğunu duyuyoruz. ‘Gelip bizim kültürümüzü, değerlerimizi, maneviyatımızı acaba bozarlar mı?’ Öyle olacağını hiç düşünmüyorum. Onlar etkileniyor. Yok olmaya yüz tutmuş geleneğini ve göreneğini canlandırmış oluyorsun. Onların istediği bu zaten. Bu perspektifi de ortaya koyabilirsek iyi bir noktaya geleceğimizi düşünüyorum. Charter seferleri başladı. 3 yıldır devam ediyor. En son aldığım rakamlar 330 charter seferi var özel firmaların. Bir de THY var. Hem Cidde’den hem Riyad’dan tarifeli seferler olacak. Kuveyt’ten geçen yıl başlattık, bu sene de devam edecek. Direkt seferlerin de başlamasıyla artık insanların buraya direkt ulaşmasını sağlayacağız. Daha fazla burada kalmasını sağlayacağız. Bunlar önemli gelişmeler.  Gelen sadece turist değil, bunun yatırıma da döndüğünü görüyoruz. Bölgemizde son 6 yılda 147 tane otel açıldı. 14 bin 782 odaya tekabül ediyor.

  • İRAN VE JAPONYA İÇİN DE ÇALIŞIYORUZ
Arap coğrafyasında yaşanacak bir kriz buraya geleceklerin sayısını ciddi anlamda etkiler. Dolayısıyla alternatif pazarlarımızın olması lazım. İran pazarı var, ambargolar kalktı. Tanıtımlar olacak. Karayolu ile gelenler var. Charter seferleri önemli. Şiraz, Tahran, Tebriz’den  ulaşımı sağlamak önemli. Ayrıca Japon destinasyonu için de çalışıyoruz. Japonya çok hızlı yaşlanıyor. Yaşlandığı halde en fazla seyahat eden ülke. Dolayısıyla yaşlı Japonlara hitap edecek bir altyapı oluşturmamız gerekiyor. Genelde eko turizmi ve inanç turizmi yapıyorlar. Deniz, kum ve güneş pek sevmiyorlar. Doğayı seviyorlar. Botanik turizmi seviyorlar. Bölgemiz buna hitap edebilir. Türkiye’de en çok Kapadokya’yı ziyaret ediyorlar. Kapadokya ile ortak çalışırsak, ‘3 gün Kapadokya, 3 gün Trabzon’ şeklinde ayaklarını ısındırmış oluruz. Anadolu Jet ile görüşme yapacağız. Kapadokya’dan Trabzon’a sefer koymaya çalışıyoruz. Bu zamanla Japonya’dan direkt Trabzon’a dönüşebilir.

  • TRABZONSPOR’U DA ARTIK TURİZME DAHİL ETMEK İSTİYORUZ
Trabzonspor’u da artık turizme dahil etmek istiyoruz. Kuveyt’te bir AVM’de yaptığımız tanıtımda bir ailenin gelip standımızı gezerken çocukların Trabzonspor forması giydiğini gördüm. Mutlu oldum. Nereden dedim, Trabzon’a ailece geldiklerini söylediler. Aile Trabzonsporlu oldu. Bu müthiş işlenebilir, insanlar seni daha çok seviyor. Trabzonspor orada maç yapabilir. Kardeş kulüpler ilan edebilir. Mesela Akyazı Stadı açılışında neden bir Katar milli takımıyla açılış maçı olmasın? Ben onun ötesinde mesela Suudi Arabistan’da bir Trabzonspor’un 300 bini aşkın takipçisi olan El Nasr’da oynayan bir futbolcusu var. Naif Ahmad Hazazi. Suudi Arabistanın en popüler ve sosyal medyada en çok takip edilen futbolcusu. Bir de All-İttihat takımında oynayan  Muhammed Noor var. Trabzonspor’un bu futbolculardan birini transfer etmesini isterim. Sürekli oynaması çok da önemli değil, iki maçta oynasın sosyal medya üzerinden iki paylaşım yapsın, biz bunu parayla yapamayız. Trabzonspor’un biraz daha işin içine girerek bu alanda Trabzon’un marka değerini artırıcı hamleler yapmasını istiyorum. Bütün kesimlerin bunu iyi sahiplenmesi lazım.

  • CUMHURBAŞKANI’MIZIN TALİMATI VAR
Trabzon’da biliyorsunuz en son bir turizm çalıştayı yaptık. Dört bakanımız katıldı. Artık Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da talimatı var. Bölgede bir Arap turist yoğunluğu var ve bölgenin Araplar için bir merkez ve kuşak haline getirilmesini istiyor. Yeni bir destinasyon ağı oluşacak. Dolayısıyla kamunun da turizmin içine girdiğini görüyorum. Turizmde Akdeniz’in düştüğü tuzağa bizim düşmememiz lazım. Yeşil Yol çok önemli. Sadece yolla da kalmaması lazım. Bir kuşak oluşturup, eko köyleri, sağlık köyleri, spor köyleri oluşturmalıyız. Eko köyleri çok önemsiyorum ben. Turizm gelirinin tabana yayılmasını istiyoruz. Sadece 3-5 yıldızlı otellerin para kazandığı, insanların konakladığı ama vatandaşın, kırsalda yaşayan ailelerin, küçük işletmelerin para kazanamadığı bir model hedeflemiyoruz. Turizmin kırsala yayıldığı, yeni işletmelerin pansiyonlarla, köy evleriyle, mini hobi bahçeleriyle oluşturacağımız eko evler ve eko köylerle buradaki o hayatı yaşamaları için gerekli ortamı oluşturmamız gerekiyor. Bunun en önemli yolu de eko turizmdir.

  • İSLAM KÜLTÜRÜ VE GENÇLİK KAMPLARI
Sadece turizmden para kazanmayalım. Gelen insanlara bir şeyler verelim. İslam dünyası şu anda bir fikirsel, bir felsefi kriz de yaşıyor. Anadolu kültürü, geçmişten kalan İslami kültürümüz var. Burada bir merkez olalım. Arap turistlere ve İslam coğrafyasına yönelik yaz kampları, eğitim ve spor kampları açalım. Bu perspektifi ortaya koyabilirsen bambaşka bir şey olur. Bunu 5 yıl sonra yapabiliriz diye düşünüyorum. Özellikle Yeşil Yol’un etrafını böyle planlayabilirsek müthiş bir merkez haline geliriz. Aile gelsin, tatilini yapsın, kampını yapsın, eğitimini alsın.

  • HELAL TURİZM ÇOK ÖNEMLİ
Helal turizmi çok önemsiyorum. Bu dünyada yeni bir kavram. Dini hassasiyeti olanlar, yüksek gelir grubunda olanlar, buna büyük önem veriyor. Uzungöl gibi bazı özel alanların helal turizm bölgesi ilan edilmesi gerekiyor. Burada kasıt sadece helal yiyecek değil. Yattığı yastığa, kullandığı yorgana, çataldan kaşığa, orada çalışan insana kadar İslami hassasiyeti olan A’dan Z’ye bütün o konsepti bulabileceği destinasyonlar açılabilirse bölgeye aslında farklı segmentlerden de insanları çekebileceğimizi düşünüyorum.
Editör: Haber Merkezi