KTÜ, Atatürk Kültür Merkezi’ndeyiz. Son dönemin en ilginç ve güzel konferanslarından birini dinliyoruz. Konuşmacı, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Dr. Muhammet Vecihi Cuma. Gerçi bizim toplumumuz Suriye’de de Türk var mı sorusunu elbet sormayı görev zannedecektir. Ama olsun bizler doğruları anlatmaya devam edeceğiz.

Çileli bir yaşantının içinden geldiği yüz hatlarından belli olan Vecihi Cuma’nın yüzünde aynı zamanda tarifi imkânsız bir de mutluluk olduğunu görüyorduk. Diyor ki Vecihi Cuma; çileler ile katliamlarla yüzyıldan beri terk etmediğimiz topraklarımız aslında bizim milletimizin bin yıllık vatan topraklarıdır. Baba el Esed’in kinci ve katliamcı mirasını, bu iş için özel olarak yetiştirilen kardeşi bir trafik kazasında öldürülünce onun yerine mecburen şimdiki esed devraldı.

Ortadoğu coğrafyasında asırlarca Osmanlı’nın mutlu tabası olarak yaşayan insanlar emperyalist çakalların yalanlarına inanıp, kendi oturdukları dalı keserek onların kollarına tutunmuşlardı. Osmanlı’nın o coğrafyadan çıkarılması için öncülük etmişler, Türklere ihanet etmeyi inanç haline getirmişlerdi. 1916’da başlayan bu amansız ihanetler hiç dinmeden 2019 yılına kadar devam etmiştir. Buna karşın oradaki soydaşlarımız inançlarına, tarihlerine ve büyük bir milletin kadim bir parçaları olduğu gerçeğine tutunarak varlıklarını devam ettirmek için sabretmişler, gayret göstermişler, şehit vermişler ama asla ümitlerini yitirmemişlerdir. Hatta öyle ki; Suriye iç savaşı başladığından bu güne kadar oradaki Türkmen kardeşlerimizin kurdukları sağlam bir askeri güçleri olmuş ve bu aslanlar başta PKK ve DAEŞ olmak üzere Türk’e ve Türkiye ye karşı ihanet içerisinde olan, ipleri emperyalist güçlerin elinde olan bütün şer güçlere karşı mücadele ederken tam 10 bin Türkmen yiğidini şehit vermişlerdir.

Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardır inancı ile bekleyen bu yiğit kardeşlerimizin bekleyişleri sonunda karşılık bulmuş. Türkiye; Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Askeri hareketleri ile bölgeye girerek, katil sürülerinin bölge insanı üzerindeki hâkimiyetini kaldırmış, onlar, kendilerinin yaptıkları kilometrelerce uzunluğundaki köstebek tünellerinde yok etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin demir pençesine karşı dayanamayan bu kiralık katiller, ya teslim olmuşlar, ya toprağın altına gömülmüşler, ya da arkalarına bakmadan kaçmışlardır.

Bütün bu olanları bir nefeste anlatan Suriye Türkmenleri meclis Başkanı Dr. Muhammet Vecihi Cuma, bir ara sanki nefesi yetmedi ve durdu. Ardından ağzından “Akı Tepe” sözü duyuldu ve devam etti. Sizler burada sıcak yuvanızda yaşarken Akı tepede kahramanlar bir destan yazdı dedi. El Bab yakınlarındaki bu tepede o akşam 17 şehit verdik ama kahramanlığımıza halel getirtmedik.

Hatta öyle ki, buradaki askeri timimize bombalı araç ile saldırmak isteyen hainlerin aracı iki kahraman “bordo bereli” astsubayımız tarafından durduruluyor ve kendileri de orada şehit oluyordu. Aslında orada durdurulan o bombalı araç değil tarihin olumsuz akışı oluyordu. 911 kilometrelik Suriye sınırı boyunca ve Suriye’nin hemen her yerinde çoban ateşi gibi varlıklarını devam ettiren Türkmen kardeşlerimiz için bundan sonraki hayat daha güzel olacaktır. Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından ele geçirdiğimiz bir tepede, askerlerimizden biri hemen Türk bayrağını çıkarıp asmak ister. Komutan, burası bizim toprağımız değil diyerek karşı çıkar. Orada bulunan Arap asıllı bir direnişçi, komutanım izin verin assın bu bizim için umut olur. Bir diğer Türkmen direnişçi kardeşimiz ise, koynundan özenle çıkardığı bir ince bohçayı açar. İçinde Türk bayrağı vardır. Komutana döner ve söyler; komutanım bu bayrak bana dedemden emanet kalmıştır. Yüzyıldır bekliyoruz, müsaade et bu bayrağı bu karanlık tepelerin en yükseğine asayım ki, ışığı bize yol göstersin. Zaman durmuştur artık, komutan çaresizdir, bayrak layık olduğu yere asılır.

Suriye de on yıllarca Türklere en küçük bir hak tanınmaz. Suriye istihbarat teşkilatı en küçük bir kıpırdanmayı “güneşin arkasına gidersin” tehdidi ile her zaman bastırmıştır. Güneşin arkasına gitmek, karanlığa gitmek, yani mezara gitmek demekmiş, bizde bu konferansta öğrendik.

Buradan Türkmen kardeşlerimizi selamlıyoruz. Meclis başkanı Sayın Vecihi Cuma’nın ifadesi ile biz orada bağımsız bir devlet kurma peşinde değil, bin yıllık vatanımızda insanca yaşama isteğindeyiz.

Biz de diyoruz ki; bu haklı isteğe karşı çıkanlar elbet güneşin arkasına gideceklerdir. Selam olsun o topraklara yeniden hayat veren TSK’ya, selam olsun Mehmetçiklerimize, selam olsun Türkmen kardeşlerimize. Selam olsun Suriye Milli Ordusunun kahraman neferi Türkmen yiğitlerimize.