Tarihsel süreç içerisinde hiçbir devlet, topraklarının yabancılar tarafından satın alınmasına izin vermemiştir. George Jellinec’in tanımıyla;

Devlet’in asli unsuru olan  Toprak; “insan” ve “egemenlik”  kavramları birbirleri ile ilişkilerinde aynı hassasiyet ve irdeleme konularını içeriğinde barındırır…

Toprak, uğruna savaşılması ve etkin bir üretim aracı olması niteliği ile devletler için önemlidir. Ancak yabancıların taşınmaz mal edinimindeki sınırlamaların boyut ve oranı; gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere oranla çok daha dikkat çekicidir. Konuyu Türkiye bağlamında değerlendirdiğimizde… her ne kadar döviz baskılı olsa da TL/döviz değişimi daima yabancılar karşısında mallarımızı oldukça ucuz kılmaktadır. Bu durumu gayrimenkul stoka uyguladığımızda, karşımıza çok acı bir tablo çıkar. Mülk alıcısının alım gücü ülkesinin ortalama fert başına geliri ile belirlendiğinden, gelirinin Türkiye’dekinden birkaç misli fazla olması o kişinin Türkiye’de güçlü bir alıcı olmasını olanaklı kılar.

Varsılın, para karşılığında yoksulu öz vatanından kovması ( Filistinlilerin yaşadığı ibretlik trajedi) ya da yoksulu yapay vatandaş yapması da  bu senaryo içinde oldukça kolaydır...  İnsanı hızla metalaştıran Küresel dünyanın bazı düşünürlerin tasvip ettiği, sözüm ona önemleri kendilerinden menkul bazı Spor otoritesinin de onayladığı!  Milyon dolarlar  karşılığında transfer olan yabancı sporcuların, satın alan takımın/ülkenin bayrağı altında yarışmasının vicdan sahibi kişileri rahatsız etmiş olduğunu ve bu durumun hiç te etik olmadığını düşünüyorum…

Gayrimenkul edinimine gelince; kapsamı ve içeriği bağlamında yabancı sermaye yatırımından dahi çok farklıdır ve sonuçları itibariyle de çok daha vahimdir! Yabancılara mülk satışı, satan kişiyi geçici olarak zengin eder, ama ülkeye sadece bir miktar döviz girişi sağlar. Ülkeye giren bu para ne istihdam yaratır, ne ihracata katkı yapar, ne de üretim kapasitesini yükseltir. Tüm bu sayılanlar liboşların dillerine pelesenk edilenden öteye, yabancı üretici yatırımlar için de, mülk satışı için de asla geçerli değildir.

Yabancıların mülk ediniminde ülkeye sadece bir kez döviz girişi olmakta, ama bunun karşılığında vatan toprakları üzerindeki mülkiyet yabancılaşmakta ve ülkenin tümünde ya da bazı bölgelerinde nüfus bileşimi değişmektedir.

Ulusların oluşumunda ya da geçmişe yönelik hak iddialarında nüfus birikimi ve yoğunluğu fevkalade önemlidir. Devlet olmayan ve devlet kurmak isteyen ırklar, kümelendikleri yerde  hızlı nüfus artışı politikası güderek, fiili durum oluşturma gayreti içine girerler! Bu politika, maalesef Türkiye’de de güdülmüştür. Türkiye’nin en azından güvenliği için bu edinimlerin incelenmesi ön koşul olmalıdır.

Ekonomik yetmezliklerin kolaylaştırıcı olduğu bu uğursuz dönüşümün! Önünde ne yazık ki sadece yasa gücü ile karşı durulabilirdi. Kanun Hükmünde Kararnameler furyası içinde, elimizde neyin kalıp neyin gittiğini takip edebilmek dahi pek olanaklı görülmüyor!..  Ve ne yazık ki, Kemal Derviş yol göstericiliği doğrultusunda varsıl ülke uygulamalarının, fevkalade yanlış yorumlanması ya da dış baskılar sonucunda yanlış bir gidişin önü açılmıştır. Yapılan değişikliklerle  taraflar arasında adil ve dürüst bir ticaretin değil, devletin küçültülmesi, ekonominin serbestleştirilmesi ve özelleştirme gibi maddi alanda ulusu çökertme uygulamalarının yanında, şimdi de para ile “harim-i ismet” e saldırının önü açılmış oldu!..

Vatan toprakları satışa çıkartılarak harim-i ismete saldırı yolu açılırken, toplumun dikkatleri de her zamanki toplum mühendisleri eliyle, kurnazca kurgulanmış suni gündemlerle! Yönlendirildi. Sazanlarda oltaya gelerek, ipe sapa gelmez suni gündemlerle cebelleşerek! Bu stratejik oyuna malzeme oldular.

Yurttaşın ve yurt topraklarını geleceğini derinden ilgilendiren bu yaşamsal konu hakkında, başta yasa yapıcılar olmak üzere tüm ödevliler! hukuken sorumluluktan kurtulsalar dahi, vicdanlarının sesinden, gelecek kuşakların sorgulamalarından ve Tarihin Yargılamasından asla kurtulamayacaklardır.

Bugün sorumsuzca satılıp elden çıkartılan yerlere, yarın…belki yarından da yakın onlar  da sokulmayacaklardır!

Aydınlık bir hafta sonu dileklerimle…