Bavul ticareti altında başlayan, Sarp Kapısı’nın açılmasıyla da bölgemize Trabzon’a adeta Toto’dan çıkan talih gibi sınır ticaretini hatırladınız mı?

İki adet Gümrük kapısıyla kısa sürede cazip hale gelen Trabzon ticari hareketlilik ve yatırım olanaklarını nasıl kullanmıştı.

Sarp’tan kara yoluyla, hava yoluyla, deniz yoluyla yoğun bir giriş çıkış, bölgemizi ihya eden bir hareketlilik ve bir ticari kalkınma vardı.

Hizmet sektöründe ki eksikliklere rağmen müteşebbislerin girişimleri sonucunda apartmanların hızla otele dönüştüğü bir Çömlekçi, Kalepark ve bu bölgedeki her işletmenin değişimle ticari hareketliliği.

Yaşı otuzun üzerinde olanlar hatırlar. Hatta hepimizin bir ticari anısı vardır.

Zira çoluk çocuk herkes bir şeyler satmak için çırpınıyordu.

Ticaretin çok geliştiği herkesin hemen hemen her köşede seyyar da olsa satış yaptığı, ticari işletmelerde mal alımı için kuyrukta bekleyenleri hatırlayın.

O günlerde bavul ticaretiyle getirdikleri hantal, bozuk ama ilginç; bir o kadar da eski ürünleri sergileyip sattıkları pazarları vardı.

Karşılığında aldıkları tekstil ve deri ürünlerine, halı ve mobilya inşaat malzemesi sektörüne karşı olan ilgilerini hatırlayın.

Önce Trabzon’dan çekildiler, sonra ülkemizden. Artık tüm dünyaya açılan bir ticari hareketlilikten bahsediyorum birden bire gitmişlerdi hatırlayın.

Peki nasıl kaybettik bu altın yumurtlayan tavuğu?

Ne yaptık da elimizden kaçırdık bu müthiş ticari hareketliliği. Sadece esnafların hatalarıyla mı, yoksa yönetenlerin bürokrasiye etkileriyle mi? Sahi nasıl oldu da bir anda kaybettik bu trendi.

Onlar ilk geldiğinde ABD Doları cinsinden yazılı VİSA çeklerini kullanıyorlardı.

Ellerinde ki paralar konvertibl değildi. Esnaf aldığı bu çekleri bankalarda komisyon karşılığı bozduruyordu.

Hareketlilik artmıştı, bankalar özellikle yabancı menşeliler zamanla komisyonu sürekli artırdılar. Yerli ve milli bankalar da onlara katıldı.

Uluslararası ticaret ve bankacılık sektörlerinin merkezlerin de, birilerinin oturdukları koltuklardan birden bire kalkmasına sebep olan bu olağan üstü durum acilen tedbirler alınmasına sebep oldu Türkiye’nin kuzeyinde Trabzon’da.

Ziyaretler başlamış hemen hemen AB’ye üye devletlerin tamamının Başkonsolos veya ticari ataşeleri Valilik, TTSO ve ilgilileri ziyaretlerinden sonra kendilerine verilen raporlar nedeniyle yaptıkları özel görüşmeleri ya duyduk ya da okuduk gazetelerden. Operasyon başlamıştı.

Trabzon Uluslararası bir ajan cennetiydi artık. İstanbul bağlantılı Yahudi lobisi bu süreçte etkin rol aldı. Ticari faaliyetler çeşitli mal bağlantılarıyla yapılan bu girişimler giderek artıyordu.

Hemen her ülkenin kullandığı bu çeşit ticari ajanlar şehrimizin imaj trendinin yükselişine karşı alttan alta girişimlere başladılar.

Önce bürokratik girişimlerde bulundular.

Evet bizden bürokratlarla siyasi sistem ve kanun yapıcıların anlaşmalarına rağmen yönetmeliklerle;

Sınır Ticareti anlaşmasında madde olarak belirtilmesine rağmen anlaşma metninde bulunan sınır kapsından girdikten sonra 100 km alan ifadesi bürokrasiye yapılan baskıyla kaldırıldı.

Bu aslında üretimin yapılmadığı İstanbul ve diğer bölgelere bağlı ticaret yapan Trabzon’un devre dışı bırakılmasının ilk ayağı idi ve başarmıştılar.

Ardından İstanbul toptancıları mamul mal fiyatlarına sürekli zam yaparak ve mesafenin uzun olmasından nakliye ve kargo ücretlerine yapılan aşırı artışlarla ticari faaliyetler bölgemizden daha ucuz ve daha fazla çeşidin olduğu İstanbul’a kaydırıldı.

Bizim yetkililerimiz, ticaret odaları, ilgililer seyrediyorlar hiç bir girişimde bulunmuyorlardı.

Küçük esnafın devre dışı bırakılmasından bazı büyük şirket sahipleri odadaki görevinin de verdiği güçle daha bir mağrur, daha çok kazanmak adına büyük bağlantılara başladı.

Üretim yoktu sadece ara mallar ve tekstilde bazı küçük atölyeler açılmaya başlasa da onların da nakit ve yetişmiş eleman temini nedeniyle sorunları birikmişti destek verilmedi.

Yabancı alıcılar çok kırılgan ve ürkektir. Daha ucuza daha çok almak adına daha uzak mesafelere gittiklerinde daha çok sorunlarla karşılaştılar.

Ve sonunda oradan İstanbul’dan da gittiler. Laleli piyasasını hatırladınız mı?

Biz Trabzon’a dönelim. Biz de o işlerin durağanlığa döndüğü zamanlarda birtakım hareketlilik başlamıştı. Bir şeyler planlı bir şekilde sıralanarak gündeme geliyordu.

Siyasi ve ekonomik hareketlilikleri bir yana gemi kaçırılması olayı, Rahip Santaro olayı, Trabzon Limanı’ndan çıkmaları engellenen, niyetlerinin ayin olduğunu belirten bir kruvazör dolusu Hristiyan, MİG 29’un kaçırılması,

Hrant Dink olayının bile aktörlerinin Trabzon’dan olması bir çırpıda akla gelenler.

Bunlar tesadüf olamazdı.

Yahudi lobisi kazanmıştı.

Ruslar ilk dağılımda BDT birliğinde olan Azerbaycan’ı Aliyev’le, Gürcistan’ı Şevardnadze ile kontrol altında tutabiliyordu.

Komünist rejimde görev almış tecrübeli bu bürokratlar ülkelerinde yeniden yapılanmada sorunlar yaşadılar.

Yokluk içindeydiler. Sanayisi üretimi yok denecek kadar az olan kısmıyla da Ruslara bağımlıydılar. Ruslar’dan yeni ayrılan Gürcistan’a ekmek yapacak buğdayı zamanında hibe olarak tonlarca gönderdik.

O beğenilmeyen yokluk için deki Gürcistan’daki değişimi biliyor musunuz? Nerden bileceksiniz!

Devamı yarın...