Dün seçmen yurttaş için görev günüydü. Herkes  "-Haydi sandığa!... çağrısı yapıp görev anımsatması yaptı birbirine.

Bugün yeni bir gün...

Seçim arkada kaldı. Şimdi herkes kafasındaki olumlulukları sahipleniyor, onların yaşam bulmasını bekliyor. Bu bir umut...

Tabii ki beklentilerin en önemlisi, ülkede demokrasinin gelişmesi, dallanıp budaklanması... Ödünsüz bir demokrasi...

Mutlu bir yaşam.

Şu satırları yazdığım dakikalarda seçim sonuçları konusunda hiç bir iz yok tabii ki...

Ne sayın Erdoğan'ın, ne de sayın İnce'nin önde-arkada kaldığı konusunda bilgi var.

Sandıkların açılmasına, oyların tasnifine daha saatler var.

Sonuçlar bu gecenin ilerleyen saatlerinde belli olacak.

Ülkemize, insanımıza hayırlı olsun.

Şimdi şu noktada söyleyeceklerime/yazacaklarıma sıra gelince:

Recep Tayyip Erdoğan, iktidarını koruma pozisyonundaydı bu seçimde.

Övünç duyduğu yollardan, köprülerden, tünellerde, hızlı trenlerden söz etti hep mitinglerinde yurttaşlara...

İş; istihdama, işsizliğe, fabrikaya açmaya geldiğinde sözü başka vadilere taşıdı.

Söylemlerinin en zayıf yanı/yönü bu nokta idi kanımca.

İhracattaki artışın övüncü tüm kimliğini sarıyor, dinleyenlere bu yoldan geleceğin büyük Türkiye'sinin mesajını veriyordu.

İhracat artmıştı ama bunun karşılığı ithalatın daha fazla artarak "açık yarattığı" acı gerçeğini -sanırım- söylemeye yüreği dayanmıyordu.

Buradan,  16 yıllık iktidar partisi AKP'nin; "İşsizliği önlemek için istihdam yaratmam, bunun için de kıraathane değil, fabrika açmam gerektiği" dersini kendisine çıkarması gerekir bu noktada.

Bir başka önemli konu da, Erdoğan’ın yakın çevresinde bulunan "akil kadro"nun yetersizliği... Seçim propaganda döneminde yurttaşa umut olacak yeni fikir/vaad üretmekte -bence- zayıf not aldılar.

Bu seçim döneminin ağırlığını yine Erdoğan omuzlarında taşıdı.

Alınacak sonuç, başarı derecesini gösterecek.

*

Sayın Muharrem İnce'ye gelince... Yeni bir söylem, yeni bir umut, yeni bir heyecan yarattı siyaset sahnemizde.

"Kendisine yetişilemeyen" ve siyaset pazarını kendisi kuran Erdoğan, bu kez karşısında söylemiyle tutum ve heyecanıyla İnce'yi bulunca propaganda sanatının inceliklerine tanık olduk hepimiz.

İnce'nin halkın anlayacağı dilden kinayeli, ironi dolu çıkışları bu seçim dönemine renk kattığı kadar yeni bir siyasi söylem oldu.

Hayli de ilgi gördü ve siyasal kulislerde konuşuldu.

Böylesi bir siyasal söylem elbette ilk kez yaşanmıyordu.

DP kadroları içinde bu tarz konuşmacılar vardı elbet. Ama o dönemin iki muhalefet sözcüsü Faik Ahmet Barutçu (CHP) ve Osman Bölükbaşı (MP) Rahmetlilerin siyasal tarihimizde yer aldıklarını söylemeliyim.

*

Seçim bitti. Türkiye üzerine yeniden güneş doğdu. Hayırlara vesile olsun. Amin...