Koranavirüs, yetkililerin ve sağlıkçıların evde kal çağrılarıyla insanları evlerinde kalmaları ruh sağlıklarını da bozdu artık. Bu konuda yeterli sosyal izolasyonun yapıldığını zannetmiyorum. Bizim millet, burun buruna yaklaşmadan duramaz. Mesafe bilinci ile oturma çok zor ve anlatamazsın.

Aslında bu izolasyon sureci doğaya bir saygı duruşu gibi almak, ona biraz nefes aldırma, dolaylı teşekkür etme ve özür dileme fırsatıdır! Bir şeylerle uğraşıp, büyük şeyler ürettiğini sanan insanoğlu genelde hep aynıdır. Kendi cılız, sanal gerçekliği içinde bir delik bulup kafasını gömer ve gerçekten kaçar. Ama o görmek istemediğimiz gerçekler karşımıza çıktığında ise deli tavuğa döneriz. Tıp ki ülkemizde olduğu gibi.

Tüm dünyayı tehdit altına alan ölümcül virüse karşı ülkemizde doktorlarımızın dışında etkin önlemler alındığı söylenemez. Zira halk dilinde “para her kapıyı açar” deyimini doyasıya yaşıyoruz. Ancak, vatandaşın kapılarını açacak bir çilingir bile yapamadılar ama devletin hazinesinin kapısını açacak elli tane çilingirleri var.

Şimdi açıkça soruyorum; Bu devleti kim yönetiyor? Halkın evde kalması için reklam bile yaptılar olmadı. Yaş sınırı olmadan sokağa çıkma yasağını getiremediler. Nedeni malum! Hadi pamuk eller cebe gider mi dersiniz? Halkın parasını, alın terinin karşılığını yandaşlara verirken, cemaatlere aktardığınız paralarla din pazarlığına göz yumar ve kendi çıkarınız karşılığında çeşitli ülkelere yaptığınız yardımların mantıklı açıklısı yokken, halkın önüne mendil açmak çokta doğru değil.

Konuyu birde şöyle değerlendirelim. Hiç kimsenin dini düşüncesini sorgulamak istemem ama “İmandan nasıl oldu da İBANa geldik? Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türk polisinin bir umreci hacı avına çıkmasında sanırım asıl gerçekleri görebiliyoruz.

Yine de hayırlısı diyelim.