Kollarını her türlü kaygıdan arınmış iki yana açıp, kendini özgür hissetmek!.. Uçmak güdüsü.

Nedir uçmak?..

Güç duyumsaması mı?, Özgürlüğün tadımı mı?, Sınırları aşmak duygusu mu?, Neler yapabileceğini denemek mi?.. Yoksa bunların tümü mü?

Nedir uçmak?

Sırtına kuş kanatlarına benzer bir aparat takıp, 1632 yılının lodoslu bir gününde kendini Galata kulesinden boşluğa bırakan ve uçarak 3558 metre ötede Üsküdar/Doğancılara inen Hezarfen Ahmet Çelebi’yi bu maceraya sürükleyen “uçmak” tutkusu neyin nesidir?

Sürü öğretilerinin dışına çıkan…

Ben ne yapabilirim-i merak eden.

Merak edip deneyen. Deneyen, bu erek uğrunda acı çeken, sevinç duyan, kınanan, hayran olunan. Edindiği ve kendisine öğretilenlerle yetinmeyen, sınırların ötesini merak eden insanın serüveni.

Başarısızlıklardan yılmayan. “Nasıl yaparım?” diye düşünen.

Düşündüğünü olumlayıp yeniden deneyen…

Dünyada, şayet rol yapmıyorsa… olumsuz düşünerek mutlu olan ve çevresine mutluluk saçan bir insana denk gelmeniz hiç de olanaklı değildir. Kimileyin, tanışıp kaynaştığımız ya da tanıştırılıp arkadaş edindiğimiz ne de çok insan girmiştir hayatımıza. Bazılarından uzak durmanın daha yararlı olduğunun ayırdına daha sonra üzülerek vardığımız!

Olaylara ve olgulara sürekli kötümser bakan bu insanlara hayatınızda yer verip, onlarla birliktelik oluşturursanız, onların tüm olumsuz özelliklerini siz de edinmeye başlarsınız. Çevresine olumsuzluk ve kırık umutlar yayan bu insanlardan ne pahasına olursa olsun , hemen derhal uzaklaşmalısınız…

Uzaklaşmalısınız zira, siz onların hayal kırıklıklarını içeren buram buram olumsuzluk yayan sözlerini dinledikçe, sonunda etkilenecek ve kaçınılmaz olarak onlarla aynileşme eğilimi içine düşeceksiniz… Onun içindir ki; Ulaşmak istediğiniz hedefleriniz, hayalleriniz adına, sizin duygularınızla örtüşük düşler kuran insanlarla birliktelik yürütme gayreti içinde olmalısınız.

“Günlerden bir gün… Kurbağaların yarışı varmış. Hedef, yüksek bir kulenin tepesine tırmanmakmış. Kurbağalardan oluşan kalabalık bir izleyici kitlesi arkadaşlarını seyretmek için toplanmış. Ve yarış başlamış.

Aslında izleyicilerden hiç birisi yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine ihtimal dahi vermiyormuş. Yarış parkurunda yankılanan Tezahürat yerine;

-‘Zavallılar hiçbir zaman başaramayacaklar’ sözleri oluyormuş.

Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar.

İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanışını sürdürüyormuş…

Seyirciler bağırıyorlarmış ’Zavallılar hiçbir zaman başaramayacaklar!’

Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kurbağaların tümünün umutları kırılmış ve yarışı bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile parkuru tamamlayıp kulenin tepesine ulaşmayı başarmış.

Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl gerçekleştirdiğini öğrenmek istemişler. İçlerinden bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş ‘bu işi nasıl başardın’ diye…

Kurbağadan yanıt gelmeyince farkına varmışlar ki, kuleye tırmanmayı başaran kurbağa meğer sağırmış.”

Olumsuz düşünen insanlardan uzak durun dostlarım …

Onlar ümidin düşmanıdır

Akarsuyun, Meyve cağında ağacın, Serip gelişen hayatın düşmanı… uzak durmalısınız onlardan.