Fatih Sultan Mehmet Han, Allah’u Teâla’nın yardımı ile İstanbul'u fetih ettikten sonra, bir cami-i şerif etrafında birçok medrese bina ettirmişlerdir.
Bu medreselere tayin edilecek zatları sınava tabii tutmuştur.
Sınav konusu diğer bilim adamlarının tasnif etmiş olduğu ve içinde altmış kelime bulunan kamus-ı muhit ismindeki lügat kitabını ezbere bilmelerini şart koşmuştur.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu emir üzerine yapılan araştırma neticesinde şart koşulan özelliklere sahip olan ancak 4-5 kişi bulunabildi. Büyük sultan huzurdakilere, “Beni bir dinleyin.” dedi.
O şart koştuğu kamus lügat kitabını kendisi ezbere okumuş ve bu husustaki ilim kudretini ispat etmiştir.
Fatih Sultan Mehmet Han, bir taraftan düşmanlarına karşı harp ile uğraşırken diğer taraftan dünyevi ve uhrevi ilimleri hiç bir zaman bırakmamış. İlimlerin öğretilmesine gayret etmiş, hem kılıcın hakkını verirmiş, hem de kalemin şanını yüceltirdi. Bu sebeple onun zamanında Osmanlı Payitahtı bütün dünyanın ilim merkezi haline gelmiştir.
Araştırdığımız kadarıyla öyle ki o zamanda medreselerin odaları, alim ve ters okuyan talebelerle doluydu.
Nitekim ilim öğrenmek için İstanbul'a gelip de kalacak yerleri olmayan kişilere Fatih Cami-i'nin o koca pencerelerinin birinde ikamet ederek birçok ilimde diploma almış olan Ahmet Bin Ali (rah.) burada zor şartlarda bir hayli kitap yazmış. Yazdığı bu kitapları Fatih Sultan Mehmet Han'a arz etmişti.
Bu yazarın üstün gayretlerini gören ve eserlerinin mükemmelliğinden, ilminin üstünlüğünü takdir eden Sultan, “Pek iyi bir hoca imiş. Kendisine birer oda tahsis edilsin.” diye emir vermiştir.
Bu büyük alimin yazmış olduğu kitaplar senelerce Osmanlı medreselerinde ders olarak okutulmuştur.
İşte Ecdadınız hem dünyevi hem uhrevi ilimlere son derece değer verip gelecek nesillere rehber olmuştur.
Selam olsun ecdatlarımıza.